add up

  1. ulaşmak, varmak, baliğ olmak, beklenen toplamı/sonucu vermek.
    His assets adds up to ten millions:
    Malı mülkü on milyona ulaşır.
    These figures don't add up right: Bu rakamlar beklenen sonucu vermiyor. (b) makul/tutarlı/âhenkli görünmek.
    There were aspects of the story that didn't add up: Hikâyenin bazı hususları birbirini tutmuyordu.
cem etmek Verb
mantıklı olmamak Verb
doğru olmamak Verb
mantıklı bir açıklaması bulunmamak Verb
yanlış olmak Verb
birşeyin toplamını hesaplamak Verb
birşeyin toplamını bulmak Verb
göstermek, delâlet etmek.
The evidence adds up to a case of murder: Deliller, olayın bir cinayet
olduğunu gösteriyor.
It all adds up to … : Bunun sonucu … dur.
birşeyi ortaya çıkarmak Verb
birşeyle sonuçlanmak Verb
birşeye sebep olmak Verb
rakamlarımız tutmuyor