bit

  1. gem.
  2. sınırlayıcı/durdurucu/tahdit edici şey.
  3. delgi, matkap ucu.
  4. (marangoz) rende bıçağı.
  5. balta/nacak/keser ucu (kesen kısım).
  6. anahtar dili (kilidi açan parça).
  7. gem vurmak.
  8. dizginlemek, önlemek, durdurmak, engel/hâkim olmak, kontrol etmek, kısıtlamak, tutmak, yenmek.
  9. anahtara diş açmak.
  10. Noun küçük parça, lokma, kırıntı, hisse, pay, az miktar(da), azıcık, biraz.
    a bit of string: bir parça
    sicim.
    a bit of paper: bir parça kâğıt.
    a (little) bit of hope: biraz(cık) ümit.
    a tiny little bit: çok az, (bir)azıcık.
    not a bit of it: asla, kat'iyen, ne gezer!
    Don't believe a (single) bit of it: Bir kelimesine bile inanma(yınız).
    the least bit: zerre kadar, hiç, asla, kat'iyen.
    I'm not the least bit worried.
    It is not a bit of use: (Hiç) bir işe yaramaz.
    quite a bit: oldukça, bir hayli.
    He is a bit jealous: Biraz kıskanıyor.
    to have a bit of something: biraz birşeyler yemek (birkaç lokma yemek yemek).
    a bit of advice: biraz öğüt/nasihat.
    a bit of luck: talih, devlet kuşu.
    What a bit of luck: Ne şans!
    in bits: parçalar halinde, parça parça.
    in bits and pieces: parça parça, azar azar.
    Bring all your bits and pieces: Neyin varsa (bütün döküntünü) getir.
    And a bit over: Daha da fazla.
    When it comes to the bit: İş bu raddeye gelince.
    every bit: tamamıyla, baştanbaşa, sapına kadar.
    He is every bit a soldier: Sapına kadar askerdir.
  11. Noun an, kısa bir zaman, biraz.
    Wait a bit: Biraz bekle.
    I am a bit/a little bit/a good bit late: Biraz geç kaldım.
  12. Noun (a) 12.5 sent (1/8 dolar).
    two bits: 25 sent. (b) rol, iş, görev.
    He's doing Romeo bit: Romeo rolünü oynuyor.
  13. Noun
    bit part ile ayni anlama gelir. ufak/kısa rol.
  14. Noun bozuk para, ufaklık.
  15. Noun 12.5 sent değerinde eski İspanya veya Meksika gümüş parası.
  16. Noun, Information Technology ikil, ikili sayamak, bit: bilgisayar ve haberleşme tekniğinde haber taşıyan en küçük işaret.
  17. Noun (bkz: baud )
  18. Verb (bkz: bite )
    (geç.z.&s.f.).
kendine/hissesine düşeni yapmak, nöbetini/sırasını savmak.
acısını çıkarmak.
kendisini her şeyden mahrum etmek Verb
gemi azıya almak, isyan etmek, başkaldırmak, kafa tutmak.
idareyi eline almak Verb
kırpıntı
bir parçacık
bir nebze
bir nebze
birazcık
bir nebze
küsur
el matkabı ve ucu. Noun
kopuntu
punta matkabı. Noun
havşa
gemini ısırmak; sabırsızlanmak, öfke ve sabırsızlıktan yerinde duramamak/kudurmak/patlamak.
(a) sabırsızlanmak, içi içine sığmamak, sabırsızlıktan yerinde duramamak, sinirlenmek.
He was champing
at the bit. (b) (at) biteviye gemini çiğnemek.
sağlama biti Information Technology
kırpıntı
curb ile ayni anlama gelir. suluk zinciri. curb rein: kantarma.
hiç mi hiç
süratini kesmek Verb
matkap ucu Noun
matkap ucu Noun
çarık
güvenlik biti
bana vız gelir
anahtar ağzı
anahtar dili
(bilgisayarda) bağlaç biti
damga
hiç bile değil
hiçbir şekilde, asla, hiç de … değil.
rayma
eşlik biti Information Technology
iştahsız bir lokma bir şey yemek Verb
tığ
snaffle ile ayni anlama gelir. hafif gem.
gem almak Verb
zerre kadar
(ucuz , US) beş paralık
değersiz
azar azar, parça parça, yavaş yavaş, tedricen.
Having saved money bit by bit, he now has enough money to buy a car.
ikili sayı yoğunluğu
bit derinliği Noun, Photography
bit sürücü
delgi ölçeği: matkap belirli bir derinliğe varınca durduran düzen. Noun
bit yeri
ikil eşlemi Information Technology
tatminkâr, memnun edici.
The way he saved that girl's life was a bit of all right: O kızın hayatını
kurtarması, memnun edici bir şeydi.
biraz eğlence
cinsel çekiciliği olan kadın
(argo) sevgilisini
karısını aldatma
bit örgütlenmesi
damga
bit düzeyinde paralel
bit düzeyinde koşut (paralel
bit ile ayni anlama gelir. ufak/kısa rol.
bit2 (4).
bit örüntüsü
bit paterni
figüran
bit konumu
bit oranı
bit (ikili sayı) düzeyinde seri
bit düzeyinde seri
delgi ölçeği: matkap belirli bir derinliğe varınca durduran düzen. Noun
bit akıntısı
bit dizgisi
bit süresi
bit izi
biraz kaçık
biraz yakışık almaz
güzel kadın/kız.
kalın kafalı
aptal
geri zekâlı
akla yakın değil
biraz fazla abartılmış
rahatsız
ve yukarı(sı)/daha fazlası.
Children of 12 and over: 12 yaşındaki ve daha büyük çocuklar.
biraz paslanmış olmak Verb
biraz kaçık olmak Verb
(Br) haddini aşmak Verb
her bakımdan, tamamıyla.
every bit as good as: tıpkı … kadar iyi.
This is every bit as good
as she says it is.
He is every bit as clever as his brother: Tıpkı kardeşi gibi zekidir.
He is every bit as much of a liar as his brother: Yalancılıkta kardeşinden geri kalmaz.
(akşamdan kalma içki mahmurluğunu gideren) içki.
berbat/feci bir durumda, bayağı kötü durumda Adjective, Idioms
çok para ödemek Verb
bir içki âleminin ertesi günü mahmurluğunu gidermek için bir bardak daha içmek.
gemi azıya almak Verb
bu pek tepeden inme oldu
Ava giden avlanır/Eden bulur/Çalma kapıyı çalarlar kapını/Men dakka dukka.
katresi kalmadı
(US) rüşvet yiyebilen politikacı
  1. Noun louse
  2. Noun headlouse
  3. Noun body louse
  4. Noun bit
parity bit Information Technology
guard bit
check bit Information Technology
bilibit
bit stream
bit depth Noun, Photography
bit string
bit parallel
bit serial
bit track
bit position
bit rate
bit organization
bit pattern
bit pattern
bit time
bit driver
catch
bit location
nit Noun

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. İnsan ve birçok hayvan vücûdunda dış ... kanatsız ufak böcek, kehle