brick

  1. tuğla.
    glazed brick: parlak tuğla.
  2. tuğladan yapılmış, tuğla ile örülmüş.
    brick house: tuğla ev.
    brick wall: tuğla duvar.
  3. tuğla malzemesi.
  4. kalıp, külçe, tuğla biçiminde şey.
    a gold brick: altın külçesi.
    an ice-cream brick: bir kalıp dondurma.
  5. (duvar kalınlığının ölçüsü olarak) tuğla boyu.
    one and a half bricks thick: 1.5 tuğla boyu kalınlığında.
  6. mert /cömert kişi.
  7. tuğla döşemek, tuğla ile örmek/kapatmak.
    brick over: tuğla ile örüp kapatmak.
imkânsız işle nafile uğraşmak, başını taştan taşa vurmak.
imkânsızı yapmaya kalkışmak Verb
karşı koymalar ile karşılaşmak Verb
aşılamaz güçlükler
delikli tuğla. Noun
ünlü adam olmak Verb
çam devirmek, pot kırmak, gaf yapmak.
sert tuğla.
kaplama tuğlası
ateş tuğlası
ateş tuğlası
sahte altın külçe: ucuz madenden yapılıp (dolandırmak maksadıyla) dışı yaldızlanarak altına benzetilmiş tuğla biçiminde külçe. Noun
(aldatmak maksadıyla kıymetli bir şey yerine konulan) sahte cisim. Noun
kerpiç
kalıp tuğlası, kalıba konularak fırınlanan tuğla.
ateş tuğlası
birsini dolandırmak.
ateş tuğlası
kerpiç
kibar/zarif olmak.
He's a brick: Kibar adamdır.
Be a brick! Kibar ol!
delikli tuğla
kalıp-peynir: inek sütünden kalıplar şeklinde yapılmış kaşara benzer Amerikan peyniri. Noun
kiremit rengi
(a) tuğla örmek, tuğla ile kapatmak/tıkamak.
They've bricked up the space between 2 rooms. (b)
tuğla duvarın arkasına gizlemek.
When he'd murdered his wife, he bricked her body up in the kitchen.
tuğla bölme duvarı
tuğla kırmızısı Adjective
(a) tuğla örmek, tuğla ile kapatmak/tıkamak.
They've bricked up the space between 2 rooms. (b)
tuğla duvarın arkasına gizlemek.
When he'd murdered his wife, he bricked her body up in the kitchen.
tuğla duvar
tuğla fabrikası Noun
başını taştan duvara çarpmak (inatçı davranmak , boş yere inat etmek , aşılmaz güçlüklerle karşılaşmak Verb
boşuna nefes tüketmek, beyhude çabalamak.
You might as well talk to a brick wall: Boşuna nefes tüketme.