geniş spektrumlu antibiyotikler
Noun, Pharmacology
navlun dışarıda ödenecektir
uzun a:
half, can't, laugh vb.'deki gibi.
İngilterede hükümet mallarına ve hapishane elbiselerine konulan işaret.
İngiliz hükümet mallarına konulan geniş ok ucu şeklindeki marka.
Noun
bakla
Noun, Plant Species
İngiliz kilisesinde serbest fikirliler zümresi.
Broad Churchman: bu zümreye mensup kimse.
geniş tabanlı koalisyon
Noun, Politics-Intl. Relations
rizikoları geniş bir alana yayma
dahra, satır, nacak.
hand ax ile ayni anlama gelir.
Noun
bir kanunun lafzından çok ruhuna ve amacına uygun yorum
uzun atlama.
standing/running broad jump = long jump: durarak/ koşarak uzun atlama.
Noun
istiap kabiliyeti yüksek piyasa
yandan, yanlamasına, geminin gidiş yönüne dik.
geminin gidiş yönü ile 45° yapan.
geminin gidiş yönü ile 135° yapan.
resmî mühür, devletin resmî mühürü.
Noun
geniş omuzlar, sorumluluğu yüklenebilme.
His shoulders are broad: O dayanıklıdır, çok sorumluluk yüklenebilir.
geniş/dar/normal hatlı demiryolu.
ağırlık ve sorumluluk taşıyabilecek gücü olmak
Verb
genellikle tutulmamak
Verb