casual

  1. tesadüfî, arızî, tesadüfen olan.
    a casual meeting.
    a casual acquaintance of mine: tesadüfen
    tanıştığım birisi.
    casual glance: tasadüfî bakış.
  2. rasgele, kasıtsız, gayesiz, maksatsız.
    a casual remark.
    casual conversation: şundan bundan
    konuşma.
    to engage in casual conversation: şundan bundan konuşmak/dereden tepeden bahsetmek/konuşmaya dalmak.
    to have casual sex: rasgele cinsî münasebette bulunmak.
  3. ilgisiz, kayıtsız, bigâne, alâkasız, dikkatsiz, umursamaz, önem vermez, ihmalci.
    He was very casual
    about it: O hususta çok ilgisizdi.
    She was very casual about the whole business: O işe hiç önem vermiyordu.
    to give a casual answer: kayıtsızca cevap vermek.
  4. (elbise) gündelik, evde giyilen, resmî olmayan, özensiz, lâübali, teklifsiz.
    casual clothes.
  5. düzensiz, gayrımuntazam, arasıra vukubulan, beklenmedik, plânsız, geçici, muvakkat.
    a casual visitor:
    beklenmedik ziyaretçi.
    casual-labor: muvakkat işçiler.
    a casual (love) affair: gelip geçici (aşk) macera(sı).
    casual ward: gece koğuşu, misafirhane.
  6. uzaktan, samimî olmayan, sathî, suretâ.
    a casual friendship: uzaktan arkadaşlık.
  7. belirsiz, şüpheli, kararsız, kesin olmayan.
  8. muvakkat işçi, ihtiyaç oldukça gündelikle tutulan işçi.
  9. bir görevden başka bir göreve gitmek üzere yolda olan asker.
  10. yerine henüz yerleşmemiş bitki/hayvan.
  11. arasıra belediyeden yardım gören kimse.
kendisiyle samimi olunmayan tanıdık
samimi olmayan bir tanıdık
günlük kıyafet
günlük giysiler Noun
tarafların iradeleri dışındaki şart (gerçekleşmesi tarafların iradelerine bağlı olmayan şart
tarafların iradeleri dışındaki şart
gerçekleşmesi tarafların iradelerine bağlı olmayan durum
her günkü laflar
rastlantısal olarak suç işleyen kişi
devamlı olmayan müşteri
bütçede tasarlanmayan açık
kasıtlı olmayan açık
yan gelir
yan işlerden elde edilen paralar Noun
iş bulunca çalışan memur
arasıra çıkan iş
geçici çalışma
ara sıra yapılan iş
tesadüf
olaya göre ileri sürülebilecek her türlü kanıt
bir hususun kanıtlanması için kanun veya sözleşme hükmü ile önceden saptanmış olmayıp
arızi giderler Noun
arizi masraflar Noun
suçsuz adam öldürme
yan gelir
arızi gelir
iş bulunca çalışan gündelikçi işçi Noun
belirsiz aralarla iş çıktıkça çalışma
gündelikçi
aylakçı
mazeret izni Noun, Employment
gelişigüzel alınan notlar Noun
ara sıra yapılan uğraş
zaman zaman yapılan uğraşlar
rastlantısal tanışıklık
arizi kâr
fiyatların yükseltilmesi ya da planlanmamış ve beklenmeyen bir sipariş gibi rastlantısal olaylar sonucu elde edilen kâr
çok düşünmeden söylenmiş birşey Noun
laf olsun diye söylenmiş birşey Noun
çok düşünmeden edilmiş bir laf Noun
öylesine söylenmiş bir laf Noun
öylesine söylenmiş bir söz Noun
öylesine söylenmiş birşey Noun
hasar listesi
kayıp listesi
arizi gelir
okazyon satış
bir işyeri veya istihdam mevkiinin sahibi tarafından beklenmedik biçimde boşaltılması üzerine doldurulma gereğinin ortaya çıkması
kimsesizler yurdu
yersizler
yurtsuzlar evi
gündelik giyim Noun
gündelik kıyafetler Noun
ara sıra çıkan iş
arızi iş
iş buldukça çalışan işçi
arasıra çalışan işçi
devamlı bir işi olmayan işçiler Noun
fırsat çıkınca çalışma