compass

  1. pusula.
    mariner's compass: gemici pusulası.
    compass-card: pusula kartı, pusula iğnesine
    bağlı ve 360°'ye ve 32 yöne bölünmüş dairesel kart.
    compass course: pusula rotası, sapma tashihi yapılmadan pusulaya göre izlenen yol.
    compass heading
    hv. pilotun pusulaya göre izlediği uçuş yolu.
    compass needle: pusula iğnesi/ibresi.
    box the compass: pusula kertelerini saymak.
  2. çevre, muhit.
    within the compass of 10 square blocks.
  3. alan, saha, ihata, idrâk, kapsam, iktidar.
    the broad compass of the novel.
    That's beyond my
    compass: Bu benim iktidarımın dışındadır.
  4. range ile ayni anlama gelir. genişlik, vüs'at, bir sesin veya müzik aletinin frekans bandı.
  5. sınır, hudut, çerçeve.
    within the compass of the propriety. To help the old is well within the compass
    of the government's social responsibility.
  6. süre, devir, deveran.
    the compass of the year.
  7. çember.
  8. menzil.
  9. hacim.
    in small compass: küçük hacimde.
  10. eğri, yay biçiminde, dairesel, kavisli, mukavves.
    compass roof.
  11. çevresini dolaşmak.
  12. kuşatmak, çevirmek, sarmak, ihata etmek, muhasara etmek.
  13. başarmak, icra/ifa etmek, meydana getirmek.
  14. gizli plan kurmak.
  15. eğmek, kavisli/dairesel hale getirmek.
  16. anlamak, kavramak.
  17. kapsamak, şamil olmak.
bir kimsenin ufku ötesinde olmak Verb
sürgülü pergel
semt pusulası
kerteriz pusulası
pusulaya göre kerteleri sıra ile saymak.
caliper = calliper ile ayni anlama gelir. çap pergeli, çap-ölçer.
pusula yardımıyla uçmak Verb
ince çizgi pergeli
gemici pusulası.
yönbuldurucu telsiz, radyo-pusula: sabit bir vericinin yönünü belirtmekte kullanılan yöneltilmiş antenli radyo alıcısı. Noun
güneş pusulası: kutuplarda kullanılan ve güneş ışınlariyle işleyen pusula.
Altın Pusula Proper Name, Cinema
takeometre.
ibrenin en ufak değişikliklerini gösteren pusula
pusula hatası Noun
pusula otu
(Silphium laciniatum): yaprakları daima düşey düzlemde ve güneş ışınlarına dik doğrultuda
(genellikle kuzey-güney doğrultusunda) bulunan, uzun, sert tüylü bir ot.
Noun
dikenli marul. Noun
rüzgâr gülü. Noun
kıl testeresi: çember ve yaylar oymaya mahsus ince testere. Noun