vicdanıni rahatlamak
Verb
vicdanını rahatlatmak
Verb
vicdanını temizlemek
Verb
vicdanını rahatlatmak
Verb
din ve vicdan özgürlüğü
Noun, Rights-Freedoms
vicdan azabı çekmek, vicdanen muazzep olmak.
It will be on my conscience: İçimi rahatsız edecek/vicdan azabı çekeceğim.
vicdanını hafifletmek
Verb
vicdanının sesini dinlemek
Verb
vicdanına fazla yüklenmek
Verb
vicdanını yükten kurtarmak
Verb
bir sırrı açığa vurmak
Verb
vicdanın emri.
Follow/obey the dictates of your own conscience.
vicdanımı müsterih kılmak için
vicdan özgürlüğü
Noun, Politics-Intl. Relations
inanç özgürlüğü
Noun, Religion-Faith
din ve inanç özgürlüğü
Noun, Religion-Faith
vicdansız olmak, iyiyi kötüyü ayırt edememek.
He has no conscience, he would steal anything from anybody.
(a) vicdanen.
I couldn't do such a vicked thing in all conscience: Vicdanen böyle bir kötülüğü
yapamam/Onu yapmaya vicdanım müsaade etmez. (b) doğrusu, şüphesiz, kesinlikle, mutlaka, hiç kuşkusuz.
(a) vicdanen.
I couldn't do such a vicked thing in all conscience: Vicdanen böyle bir kötülüğü
yapamam/Onu yapmaya vicdanım müsaade etmez. (b) doğrusu, şüphesiz, kesinlikle, mutlaka, hiç kuşkusuz.
(İngilterede) baş yargıç.
vicdanı muazzep olmak
Verb
birinin içine oturmuş olmak
Verb
bir vicdan meselesi yapmak
Verb
bir şeyi vicdan meselesi yapmak.
vicdan meselesi.
I can't advise you on such a question; it's a matter of conscience.
kişileri vicdanî/dinî kanaatlerine aykırı yasalara uymaktan muaf tutan yasa hükmü.
vicdanen rahatlamak için iade edilen/mağdura verilen para.
vicdanen rahatlamak için.
He gave her back the money he'd stolen, for conscience's sake.
din/politika sebebiyle mahpus.
Vicdanım üzerine yemin ederim.
Vicdan ve Toplanma Hürriyetlerinin Korunması Hakkında Kanun
Proper Name, Law