counter

  1. Noun tezgâh: mağazalarda satılan malların sergilendiği masa.
  2. Noun (lokanta vb. de) tezgâh: bir tarafında müşteriler için sandalyeler bulunan ve öbür tarafından yemek servisi
    yapılan uzun dar masa.
    lunch counter.
  3. Noun (oyunlarda kazanılan sayıyı göstermeye mahsus) tahta.
  4. Noun sayan kimse.
  5. Noun sayıcı, sayaç.
    Geiger counter: Geiger sayacı.
    counter tube: sayaç borusu.
  6. ters, zıt, aksi, karşı, mukabil.
  7. zıt/aksi/ters yönde.
  8. tersine, zıddına, aksine.
    He acted counter to all advice.
  9. karşıt/zıt şey.
  10. (boks) karşılıklı vuruş.
  11. (kılıç oyununda) savuşturma, karşılama.
  12. Maritime Traffic geminin kıç bodoslamasının gerisindeki çıkıntı.
  13. void ile ayni anlama gelir. ara, boşluk: tipografide harfi oluşturan kabarık kısmın gerisinde mürekkeplenmeyen çukur yüzey.
  14. kundura veya çizmenin iç astarı ile dış derisi arasına konulan sert madde.
  15. atın boynunun altında omuzları arasındaki göğüs kısmı.
  16. karşı koymak, mukavemet etmek.
  17. mukabele etmek, mukabil harekette bulunmak, misilleme/mukabelei bilmisil yapmak.
  18. (boks, kılıç oyunu vb. de) önlemek, bertaraf etmek, savuşturmak.
    The boxer countered (the blow) with a left hook.
  19. (savaşta) karşılaşmak, karşı karşıya gelmek.
  20. void ile ayni anlama gelir. ara, boşluk.
karşı dava Noun, Law
karşı ateş Noun, Military
kontra-gerilla Noun, Military
Kontrgerilla Dairesi Proper Name, Military
karşı istihbarat Noun
Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı Proper Name, Public Administration
karşı söylem Noun, Language-Literature
Kontrgerilla Daire Başkanı Proper Name, Politics-Intl. Relations
tezgâh altı, yasadışı, kaçak Adjective
işleklik sayacı Information Technology
bagajların teslim edildiği peyke
bagajın teslim edildiği peyke
gişe
menkul değerler gişesi
bezelye sayıcısı (bir muhasebecinin en ilkel olanı
ikili sayı sayacı
resepsiyon
hesap görüp ayrılma kontuarı
elektronik sayıcı
saniyede birkaç milyon darbeyi sayabilen elektronik sayıcı
gaz sayacı
gaz saati
Geiger sayacı: ışımetkinliğin varlığını gösteren alet. Bir tüp içindeki gaz ışımetkinlikle yükünleşerek
elektrik akım darbeleri üretir. Bu darbeleri sayan bir sayaç ışımetkinlik derecesini gösterir.
Noun
pazar araştırmacısı
komut sayıcı
mutfak tezgâhı Construction
yer sayıcı
yer sayacı
bagaj tezgâhı
büfe.
(a) komisyoncu aracılığı ile (hisse senedi satışı), (b) perakende (mal satışı), (c) reçetesiz.
You
can buy medicine to cure your headache over the counter at many drugstores.
vezneden ödeme
pul satış kontuarı
hayvan yemliği
postane gişesi
mektup kabul gişesi
köşe meyhanesi
devir ölçme sayısı
(menfaatler) çatışmak Verb
çakım sayacı: ışımetkinlik algılayıcısı/ölçeri.
dükkânda normal satmak Verb
hız ölçer, hız sayacı.
(Br) telgraf gişesi
telgraf gişesi
telefon masası
bilet kesme mahalli
perakende satış departmanı
el altından, gayrımeşru yollardan, karaborsada.
During the war some shopkeepers made a lot of money
selling goods under the counter at high prices.
oy sayıcısı
oy toplayıcı Noun, Law
oy sayıcı
“zıt, ters, aksi, karşı, mukabil”.
ör.: counteraccusation, counterargument, counterblow, counterflow,
counterinfluence, counterforce, countermeasure.
Prefix
“tümler, tamamlayıcı, karşı gelen”.
ör.: counterfoil, counterbalance, counterpart. Prefix
“sahte, uydurma, kalp”.
ör.: counterfeit. Prefix
karşılıklı vasiyetname
bir tehdide karşı durmak Verb
ters bakiye hesap
kontra hesap
karşı suçlama
(politika) karşı hareket
(US) öteki reklamların iddialarını yalanlayan ya da çürüten reklam uygulaması
karşı öğüt
karşı tavsiye
yeminli beyanı tekzip eden yeminli ifade
taşıt aracı için bilet satıcısı
bir etkiyi nötrleştirmek Verb
karşı temyiz talebi
karşı sav
karşı iddia
karşılıklı sigorta
(Br) reasürans
reasürans
ristorno harcı
fiyat etiketi
tezgâh kartı
tezgâhın üstüne ya da ürünün yanına konulacak reklam malzemesi
vezne el defteri
karşı taarruz
(banka) zimmet fişi: müşterinin hesabından para çekerken imzaladığı fiş. Noun
karşı dava (dava edilenin açtığı dava
karşı alacak
karşı dava
gişe memuru
tezgâhtar
kasiyer
saat yönünün tersi Information Technology
karşı gösteri
karşı çıkma
karşı caydırma
vitrin düzenleme
karşı etki
ters kayıt
daha önceki bir kaydı silen kayıt
daha önceki bir kaydı silen kayıt ydı
ters kayıt ydı
karşı casusluk
karşı delil
sahtekârlık yapma
taklit etme
kontrgaranti
kontrgerilla
bir başkasının yerine geçici olarak çalışan kimse
karşı enflasyon
karşı enflasyon politikası Noun
takas veya dahili şubelerden kaynaklanmayıp banka veznesine gelen veya banka veznesinden çıkan para
posta
karşı önlem
karşı tedbir
misliyle hareket
karşı nota
karşı ihbar
karşı ihtar
karşı teklif
müdafaa
karşı dava
mürafaa
karşı defi
karşı hazırlık
aksi delil
karşı teklif
karşı soru
16'ncı yy.'da Protestan reformu başladıktan sonra Katolik kilisesinde girişilen reformasyon. Noun
kasa önünde para sayma talimatı
karşı talepler Noun
karşı devrim
karşı devrimci
kefile verilen teminat
kötü riziko seçimi
gişe servisi
tezgâhtarlar
karşı dava
sayaç borusu: içinden bir evren ışını ya da üşerleyici parçacık geçtiğinde dışarı bir elektriksel imlem
verecek biçimde düzenlenmiş boru.
karşı değerlendirme
karşı hareket
komünist devrimini ezmeyi amaçlayan devrim
kontra gitmek Verb
zıt gitmek, aykırı düşmek, uymamak.
Sorry, but your ideas go/run counter to accepted theories.
karşı teminat vermek Verb
aksine gitmek, karşı gelmek, (iş vb.) tezat teşkil etmek.
bir kanuna aykırı hareket etmek Verb
kanuna aykırı hareket etmek Verb
birinin menfaatine ters düşmek Verb
ihtarnameye uygun cevap vermek Verb