deficiency

  1. Noun noksanlık
  2. Noun yetersizlik, kifayetsizlik, eksiklik, noksanlık, kusur, sakatlık.
    The deficiencies in this plan are
    very clear and it can't possibly succeed.
  3. Noun noksan, açık, fire.
o varlıkları satın alma maliyetlerinden düşük olması
tasfiye halindeki bir şirketin borçlarını ödeyememesi durumu
işletme varlıklarının piyasa değerlerinin
enzim eksikliği Noun, Medicine
gelir vergisi açığı
demir eksikliği Noun, Medicine
açığı kapatmak Verb
bir açığı kapatmak Verb
bir zararı telafi etmek Verb
bir eksikliği gidermek Verb
maddi kusur
malzeme kusuru
(sikke) hakk-ı nar
geri zekâlılık
akıl dengesizliği
(gelir vergisi , US) saptanan bir yanlışlığın bildirilmesi
kötü beslenme
bedensel bozukluk
işletme zararı
S Proteini eksikliği Noun, Medicine
Protein S eksikliği Noun, Medicine
kira kaybı
yedek akçe eksikliği
açığı kapatmak Verb
eksikliği gidermek Verb
vitamin eksikliği
kilo eksikliği
iflas muameleleri yapılırken veya bir araştırma soruşturmada mali bakımdan güç durumda olan bir borçlunun
alacaklıları tarafından hazırlanan alacaklıl
zarar hesabı
açığı saptayan zarar özeti
(Br) İngiliz Merkez Bankası avansları Noun
kasa avansı
(US) ek tahsisat
kasa açığını hesaplama
(Br) İngiltere Merkez Bankası'nın kısa vadeli tahvilleri Noun
(US) ek bütçe
bütçe açığını kapatmak için çıkarılan hazine bonoları Noun
kısa vadeli borçları temsil eden bonolar Noun
tahıl taşımalarında kullanılan bu kloz ile navlunun boşaltmada tartı üzerinden ödeneceği kabul edilir
ipotekten kalan borcun tespiti
besin yetersizliği: noksan beslenmeden ilerigelen hastalık.
yeterli miktarda piyasada bulunmayan mal
altyapı eksiklikleri Noun
stokta azalma
eksik ağırlık
ihbarname
uyarma bildirisi
gemi yükünün uğradığı hasar
aktif açığı
kansızlık
kan bozukluğu
sermaye eksikliği
talep azlığı
gıda bozukluğu
gıdasızlık
yağışsızlık
çiftçi tazminatı
zararın sübvansiyonu (maliyet fiyatı cari piyasa fiyatının üstünde olan işletmeye devletin destek sağlaması
askerlikte kayıp haberi
açık bilançosu Noun
(US) açık bilançosu Noun
edinilmiş bağışıklık yetmezliği sendromu (AİDS) Noun, Medicine
açık vermek Verb
(Br) mahalli emlak vergisi gelirindeki eşitsizliği dengelemek için merkezi hükümetin az gelirli mahalli
idarelere yaptığı yıllık yardım
: cinsel temasla ve kan vb. gibi vücut sıvılarıyla bulaşan bir virüsün sebep olduğu, hastalıklara karşı
bağışıklığı yok eden öldürücü hastalık.
AIDS = Acquired Immune Deficiency Syndrome related complex: AIDS hastalarında lenfa düğümlerinin şişmesi.