degree

  1. Noun derece, radde, kerte.
    to some degree = to a certain degree: bir dereceye kadar.
    in some degree
    : bir derece.
    in the highest degree: en yüksek derecede, son raddede.
    in the slightest degree: zerre kadar.
    He cannot be trusted in the slightest degree.
    by degrees: derece derece, kademe kademe, yavaş yavaş, tedricen, gittikçe.
    He is getting better by degrees, but it will be some time before he is completely well.
    by slow degrees: yavaş yavaş, azar azar.
  2. Noun (toplumsal) mevki, tabaka.
    of high degree: yüksek tabakadan.
  3. Noun, Geometry derece: daire çevresinin 1/360 ı.
    An angle of 30 degree: 30°'lik bir açı.
  4. Noun, Physics sıcaklık derecesi.
    The temperature is +20 degrees in the shade.
  5. Noun, Geography enlem/boylam derecesi.
    36 degrees of lattitude: 36 boylam derecesi.
  6. Noun paye, rütbe, unvan, (üniversite) derece(si).
    to get one's degree: üniversiteden mezun olmak/diplomasını
    almak.
    Ph D degree: Doktora derecesi.
    I had taken an engineering degree (or a degree in engineering) at the Technical University of İstanbul.
  7. Noun, Mathematics derece, mertebe, bir denklemin derecesi: (a) denklemde en yüksek üslü bilinmeyenin üssü, (b) terimlerdeki
    değişkenlerin üsler toplamının en büyüğü.
  8. Noun, Grammar karşılaştırma derecesi.
    comparative degree: artıklık derecesi.
    superlative degree: üstünlük derecesi.
  9. Noun, Law suçun ağırlık derecesi.
    first degree murder = murder in the first degree: kasıtlı/taammüden adam
    öldürme.
    third degree
    k.d. suçluyu konuşturmak için işkence yapma.
  10. Noun akrabalık derecesi, kuşak, batın, göbek.
    a cousin of the second degree.
  11. Noun, Music notanın gam içindeki yeri.
  12. Noun basamak.
istinaf etmek Verb, Law
serbestlik derecesi Noun, Statistics
istinaf etmek Verb, Law
istinaf Noun, Law
istinaf mahkemesi Noun, Law
istinaf dilekçesi Noun, Law
istinaf mahkemesi Noun, Law
birinci derece yanık Noun, Medicine
birinci derecede yanık Noun, Medicine
istinaf mahkemesi Noun, Law
dördüncü derece yanık Noun, Medicine
dördüncü derecede yanık Noun, Medicine
Oxford'dan mezun olmuş olmak Verb
yüksek lisans Noun, Education-Training
yüksek lisans derecesi Noun, Education-Training
tezli yüksek lisans Noun, Education-Training
tezsiz yüksek lisans Noun, Education-Training
istinaf dilekçesi Noun, Law
ikinci derece yanık Noun, Medicine
ikinci derecede yanık Noun, Medicine
üniversiteden mezun olmak Verb
master diplomasını almak Verb
üçüncü derece yanık Noun, Medicine
üçüncü derecede yanık Noun, Medicine
üniversite diploması ve doktora
yüksek (akademik) derece: M.S., Ph.D. vb..
ikinci derecede fiili tecavüz
önlisans
ön lisans Noun, Education-Training
yüksek derecede
edebiyat fakültesi diploması
fen fakültesi diploması
lisans diploması Noun, Education-Training
üniversite mezuniyeti
mezuniyet
bakalorya
(US) üniversite diploması
bir paye vermek Verb
bir diploma vermek Verb
bir akademik paye vermek Verb
bir diploma vermek Verb
bir diploma (paye) verme
doktorluk payesi, doktora derecesi. Noun
iktisat diploması
eşit derece
eşit derecede
derece almak Verb
derece elde etmek Verb
bir mahkûma itiraf ettirmek için cebri tedbirler almak Verb
doktora sınavına girmek Verb
doktor payesi
yüksek derece
üniversite diploması sahibi olmak Verb
diploma sahibi olmak Verb
doktoralı Adjective, Education-Training
(Br) uzmanlık sınavı
fahri paye
fahri doktorluk
kabul edilebilecek derecede
müsaade edilebilecek derecede
kabul edilebilecek ölçüde
üniversite diploması almak Verb
Mason derecesi
master derecesi, lisans ötesi yüksek öğrenim derecesi/diploması. Noun
yüksek lisans Noun, Education-Training
ölüm cezasını gerektiren adam öldürme
ölüm cezası gerektiren adam öldürme fiili
kasten veya taammüden olmayan cinayet
kasten veya taammüden olmayan adam öldürme
bir tartışma sırasında hiddete kapılıp adam öldürme
önemsiz derecede
hiçbir şekilde, asla, hiç de … değil.
(İngiliz üniversitelerinde) orta mezuniyet derecesi.
poll, poll degree ile ayni anlama gelir. Noun
poll ile ayni anlama gelir. (İngiltere-Cambridge üniversitesinde) iftihar listesine geçmeyen mezunlar.
ölçü
bir mahkûmu itirafa zorlamak için cebri tedbirlere başvurmak Verb
üniversite okumak Verb
dördüncü dereceden akraba
dördüncü dereceden akrabalık
üniversite diploması alma şartları Noun
fen diploması
(yanıklar ile ilgili olarak) ikinci derece
zerre kadar
(a)
ABD karakolda sorgu sırasında yapılan işkence, (b) üçüncü sınıf duvar ustası.
bir dereceye kadar
bir dereceye kadar Adverb
nisbeten az/hafif/zararsız derecede.
bir dereceye kadar
önlisans
ön lisans
lisans diploması Noun, Education-Training
lisans derecesi Noun, Education-Training
yüksek öğretim diploması
üniversite diploması
denklik öğrencisi Noun, Education-Training
aranan (personel) sadece üniversite mezunu
mezuniyet sınavı
doktora unvanı verme
doktora unvanı veren üniversite
diploma veren üniversite
akrabalık derecesi
inanç derecesi
bakım derecesi
karşılaştırma derecesi
kan hısımlığı derecesi Noun, Law
kan hısımlığı derecesi
bir gözlemde olabilecek hata ölçüsü
gelişme düzeyi
kalkınma derecesi
gelişim derecesi
gelişim düzeyi
sakatlık derecesi
takdir derecesi
doktora derecesi
sıvı derecesi
bağımsızlık sayısı: istatiksel sınamalarda karara ulaşmak için gerekli olan bağımsız gözlem ya da aralık sayısı. Noun, Statistics
serbestlik derecesi. Noun
donma noktası altındaki soğukluk derecesi (Fahrenheit olarak).
10 degrees of frost is equivalent to
22°F. There was 20 degrees of frost last night and the river's completely frozen.
nem derecesi
rutubet derece
bağımsızlık derecesi
paralel derecesi
eğitim düzeyi
kültür (eğitim) düzeyi
serbestleşme derecesi
likitide derecesi
likidite derecesi
meridyen derecesi
işleme derecesi
kalite derecesi
hısımlık derecesi
akrabalık derecesi
akraba yakınlığı
ilişki derecesi
sorumluluk düzeyi Noun
sorumluluk derecesi Noun
risk derecesi
doygunluk derecesi
kendi kendine yetme derecesi
kendi kendine yetme derecesi
ivedilik derecesi
yararlılık derecesi
fayda derecesi
yararlık Noun
lisans diploması Noun, Education-Training
tıptan mezun olmak Verb
birine bir akademik paye vermek Verb
gerekli titizlik ve beceriyi göstermek Verb
daha büyük bir beceri göstermek Verb
Fahrenhayt derecesi/ölçeği.
birinci derecede yanık
kasten ve taammüden adam öldürme
idamlık adam öldürme fiili
büyük dikkat ve titizlik
askeri rütbe
tali yanık.
ancak taammüden olmayan adam öldürme
(a) n'inci kuvvet, (b) son derece, son kerte.
işkenceli sorgulama
o kadar ki … Noun
lisans diploması Noun, Education-Training