desperate

  1. Adjective azılı, azgın, çok tehlikeli, herşeyi göze alan, gözü dönmüş, çılgın.
    a desperate killer/criminal.
  2. Adjective çaresiz(likten bunalmış) büyük ihtiyaç içinde, çok istekli, hahişger, canatan.
    desperate for money.
    He was desperate for work to provide food for his children.
  3. Adjective çok ciddî/tehlikeli, vahim.
    The country is in a desperate state and we must all work hard.
  4. Adjective berbat, iğrenç, korkunç, tahammül edilmez.
  5. Adjective aşırı, müthiş, dehşetli, âcil, son derece, pek ziyade.
    The family is in desperate need for help:
    Ailenin âcil yardıma ihtiyacı var.
  6. Adjective canını dişine takmış, son bir gayret sarfeden.
  7. Adjective yılgın, meftur, ümitsizliğe/fütura kapılmış.
  8. Adjective umutsuz, ümitsiz, çaresiz, bütün umudunu yitirmiş.
    His situation was desperate. He's in hospital with a desperate illness.
can havliyle Adverb
yılgınlık Noun
çaresizlik içinde yapılan hareket
tehlikeli mücrim
tahsil edilemeyen borç
güç durumda olmak Verb
canıni dişine takmak Verb