drag

  1. Noun, Engineering sürükleme
  2. Verb sürükle(n)mek, sürü(n)mek, çek(il)mek, çekerek/sürükleyerek götür(ül)mek, zorla götür(ül)mek.
    He was
    dragging a great branch along.
    drag one's feet: ayaklarını sürümek.
    The bottom of her long dress dragged along on the floor.
  3. Verb, Maritime Traffic (suyun dibini çengel veya ağ ile) taramak, yoklamak.
    to drag a lake for fish or for drowned person's body.
  4. Verb (toprağı) düzeltmek, tesviye etmek, tırmıklamak.
  5. Verb geride kalmak/bırakmak, gecik(tir)mek.
    He dragged behind the others.
  6. Verb
    drag out/on: (sözü/konuyu gereksizce ve cansıkıcı bir şekilde) uzatmak, sürdürmek, (söz) uzamak,
    sürüp gitmek.
    They dragged the discussion for 3 hours. The meeting dragged on.
  7. Noun, Maritime Traffic tarama ağı, çengel.
  8. Noun ağır tırmık/tarak/sürgü.
  9. Noun cansıkıcı kimse/şey.
  10. Noun (ağır eşya taşımak için) kızak.
  11. Noun, Aviation rüzgârın/havanın geri itme kuvveti, aerodinamik direnç.
  12. Noun dört atlı araba.
  13. Noun engelleyici/geciktirici şey.
  14. Noun sürükle(n)me.
  15. Noun gecik(tir)me.
  16. Noun (sigara, pipo vb.'den) bir nefes.
  17. Noun (avcılıkta) (a) av hayvanının bıraktığı koku, (b) koku bırakmak için yerde sürüklenen şey, (c)
    drag
    hunt ile ayni anlama gelir. tazıların sun'î bir kokuyu izledikleri av, özellikle tilki avı.
  18. Noun balık avında: (a) olta freni, (b) oltayı yana sürükleyen akıntı.
  19. Noun mukabil cinsin elbisesini giyme.
  20. Noun eş olarak dansa götürülen kız.
  21. Noun (bkz: drag race )
  22. Adverb bir kızla beraber.
    Are you going stag or drag?
ömrü boyunca birinin baş belası olmak Verb
kafa patlatmak Verb
ayaklarını sürümek Verb
ayakları geri geri gitmek Verb
ayak diremek Verb
işi ağırdan almak Verb
ayak sürümek Verb
kasten geciktirmek, ağırdan/yavaştan almak, ayak sürümek, sürüncemede bırakmak.
istemeye istemeye gitmek, gönülsüz kabul etmek, ayaklarını sürümek, ayakları geri geri gitmek.
bir kimsenin adını lekelemek, namusuna leke sürmek.
kışkırtmak, kavga çıkarmak.
nüfuz umu kullanmak Verb
mali mükellefiyet
vergi frenlemesi
mali engel
kalkınma ile artan vergi
enflasyon döneminde hükümetin mali yönde ve bütçe harcamalarında aldığı frenleme önlemleri Noun
vergi yükü
(uçak) akım sürüklemesi
biçimsel sürtünme: bir sıvının içinde hareket eden cisme gösterdiği sürtünme direncinin o cismin şekline göre değişen bileşeni. Noun
travesti
baskılı yedme/sürükleme, tesirli yedme, kalkışta yedme direnci. Noun
ana yol
parazit sürükleme kuvveti: yüzey sürtmesi ve yüzey biçiminden ilerigelen ve kaldırmaya yardımcı olmayan kuvvet. Noun
yanay hava direnci.
(sıvı ve gazlarda) yüzeysel sürtme.
rüzgâr direnci
rüzgârın direnci
sürümek Verb
konu ile ilgili olmayan bir şeyi laf arasına sokmak Verb
(sağa sola) sürüklemek.
alıp götürmek.
demir taramak/sürüklemek.
sürükleyip bırakmak Verb, Information Technology
sürükle-bırak Information Technology
zorla alıp götürmek/uzaklaştırmak, sürükleyerek götürmek.
She dragged him away from the TV.
aşağı çekmek, düşürmek.
çekme kuvveti
(ilgisi olmayan/münasebetsiz bir konuyu) ortaya atmak/ileri sürmek.
Whatever we're talking about,
he drags in stamp collecting.
demiri taramak Verb
(paralel millerde) krank bağlantısı. Noun
sürüp gitmek Verb
(dava) sürüncemede kalmak Verb
konjonktür freni
zorla (çekip) çıkarmak.
drag someone out of the bed: birini yatağından çekip çıkarmak.
drag
the truth out of someone: birine zorla gerçeği söyletmek.
sürünerek (sefalet içinde) yaşamak.
bir meseleyi sürüncemede bırakmak Verb
travesti
(argo) erkek eşcinsel
kısa mesafeli otomobil yarışı: duran iki oto arasında yapılır. En çok hızlanan oto kazanır. Sadece
drag
ile ayni anlama gelir.
drag racer: oto yarışçısı.
drag racing: oto yarışı yapma.
Noun
direksiyon çubuğu
bir şeyi çekmek için kullanılan ip
birinin adını çamura batırmak Verb
sürükleyerek seçmek Verb, Information Technology
birini bir şeye sürüklemek Verb
birini zorla yatağından çıkarmak Verb
kısa (oto) yarış yolu/pisti.
demir taramak Verb
birinden gerçeği zorla öğrenmek Verb
(a) sürükleyip/çekip çıkarmak, (b) çocuğu gelişigüzel terbiye etmek.
sürükle-bırak Noun, Software
bir işi sürüncemede bırakmak Verb
şiddetle azarlamak, haşlamak.
direksiyon çubuğu
öldürseler söylemem.