exclusion

  1. Noun dışlama, dışarıda bırak(ıl)ma, hariç tut(ul)ma, ihraç (etme/edilme), kabul etmeme/edilmeme, istisna/bertaraf
    etme/edilme, yoksun bırak(ıl)ma, mahrum etme/kalma.
    His exclusion of the tennis club hurt him very much: Tenis kulübüne kabul edilmemek çok gücüne gitti.
dışlayıcılık Noun, Sociology
söylemsel dışlanma Noun, Sociology
şüpheli alacaklar için vergi muafiyeti tanınan meblağ
toplumsal dışlanmışlık Noun, Sociology
sorumluluktan kurtulma şartı
s vergi dışı tutulan gelir
(US) mirastan hariç tutma
(US) göç kanunu
göç kanunu
yabancıların ülkeye girme yasağı
(sosyal sigorta) yan ödemelerin hariç tutulması
sorumluluk yokluğu
adem-i mesuliyet
üyelerin hariç tutulması
bir toplantıya basını ve halkı almamak Verb
halkın kabul edilmemesi
dışlama ilkesi:
Fermi-Dirac istatistiğine uyan parçacıkların aynı erke düzeyinde bulunamayacaklarını
belirten ilke.
Pauli exclusion principle ile ayni anlama gelir.
Noun
genel istisnalar klozu (1982 Enstitü Emtia Klozlarında yer alan bir hüküm olup , metnin başka bir bölümünde
teminat altına alınmış rizikolara bakılmak
Verb
buz istisna klozu
buz istisna klozu (nakliyat tekne poliçesinde kış aylarında geminin buzla teması halinde oluşan hasarları hariç tutan hüküm
exclusion principle
hariç tutarak, dışında bırakarak, yoksun/mahrum bırakarak, meydan vermeyerek, …'i bir tarafa bırakarak.

She worked away at her building project, to the exclusion of everything else: Her şeyi bir tarafa bırakıp bina projesi üzerinde çalıştı.
harp ve (iç savaş) istisna klozu (nakliyat dışı sigorta poliçelerinde harp , istila , yabancı düşman
harekâtı , düşmanlıklar (harp ilan edilmiş olsun
ayaklanma veya askeri harekâttan ileri gelen zararlara ait sorumluluğun hariç tutulması