flex

  1. bükmek, eğmek.
    He slowly flexed his stiff arm.
  2. (kas) kas(ıl)mak, (işe hazırlanırken) kolları birkaç defa uzatıp çekmek.
    The gardener flexed his muscles and began to dig.
  3. bük(ül)me, eğ(il)me.
  4. (a) kordon, (bükülebilen) elektrik kablosu, (b)
    argo lâstik band, çorap lâstiği.
esnek baskı devre kartı Noun, Electricity-Electronics
esnek baskı devre Noun, Electricity-Electronics
esnek baskı devre plakası Noun, Electricity-Electronics
esnek baskı devre Noun, Electricity-Electronics
esnek baskı devre plakası Noun, Electricity-Electronics
esnek baskı devre kartı Noun, Electricity-Electronics
değişiklik hakkı hükmü