gag

  1. (konuşmaktan/bağırmaktan menetmek için) ağzını tıkamak, ağzına tıkaç koymak.
    The bandits tied the
    watchman's arms and gagged him.
  2. konuşturmamak, (zor veya yetki kullanarak) konuşmaktan menetmek, söyletmemek, susturmak, konuşma serbestliğini
    kısıtlamak.
    The newspapers have been gagged, so nobody knows what really happened.
  3. (ameliyatta) ağıza tıkaç koymak.
  4. öğür(t)mek, kus(tur)mak, boğazı(nı) tıka(n)mak, boğulur gibi olmak.
    He was gagged on a piece of meat.
  5. madenî çubuğu kalıpla bükmek/eğmek/düzeltmek.
  6. nüktelerle güldürmek, alaylı şakalar yapmak, gülütler yaratmak.
    gag a show.
  7. (boru vb.) tıka(n)mak, engellemek, engel/mani olmak.
  8. dayanamamak, tahammül edememek.
  9. (susturmak için ağıza sokulan) tıkaç.
  10. Medicine ağız açan: açık tutmak için ağıza sokulan alet.
  11. çubuk kalıbı, presle madenî çubuklara şekil vermekte kullanılan çelik blok.
  12. gülüt, alaylı/kaba şaka, tulûat kabilinden söylenen güldürücü söz/nükte, lâtife.
    This is a gag?
    Bu da şaka mı? Böyle şaka mı olur?
  13. (Parlamentoda) müzakereyi kesme, oturuma son verme.
  14. konuşma hürriyetini kısıtlama.
    put a gag on press reports: basına sansür koymak.
  15. hile, düzen, dalavere.
    It's a gag to raise funds: Bu para toplamak için (başvurulan) bir hiledir.
reklamcı hilesi
sessiz komedi, sırf hareketlerle/taklitle yapılan komedi.
müzakereyi engellemek Verb
bir tartışmayı boğmak Verb
müzakereleri engellemek Verb
işten ikrah gelmek Verb
susturma kuralı: mecliste konuşma hürriyetini/süresini sınırlandıran/kısıtlayan kural/yasa. Noun
yayın yasağı Noun, Law
yayın yasağı Noun
susturma kuralı: mecliste konuşma hürriyetini/süresini sınırlandıran/kısıtlayan kural/yasa. Noun
basının ağzını tıkamak Verb
basını susturmak Verb