handle

English-Turkish Translation


  1. hand ile ayni anlama gelir. dokuntu, temas: elle dokununca kumaşın bıraktığı izlenim.
    the smooth hand of satin.
  2. kulp, sap, tutamak, tutamaç, kabza.
  3. tokmak (kapı tokmağı).
  4. lâkap, unvan, takma ad.
    to have a handle to one's name: asalet unvanı olmak.
    handle to one's
    name: asalet vb. unvanı.
  5. (a) hasılat: at yarışı, spor olayı vb.'de toplanan para, (b) pey: bahsi müşterek, kumar vb.'de sürülen para.
  6. vesile, bahane, fırsat, vasıta, âlet.
    Don't let your conduct give any handle for gossip: Davranışlarınla
    dedikoduya fırsat/meydan verme.
  7. hand ile ayni anlama gelir. dokuntu, temas: elle dokununca kumaşın bıraktığı izlenim.
  8. ellemek, el sürmek, (el ile) dokunmak, ele almak, (el ile) tutmak/taşımak.
    Don't handle the ornaments,
    they're very delicate.
  9. yönet(il)mek, idare etmek/edilmek, kontrol etmek, sorumlu olmak.
    My wife handles the household accounts.
    He handled a difficult argument skillfully.
    He is hard to handle: Onu idare etmek güçtür.
    to handle a situation: bir durumu idare etmek.
  10. (belirli bir tarzda) kullanmak, el ile yapmak/işletmek.
    to handle color expertly in painting.

    handle with care: dikkatle kullanmak/ele almak/idare etmek.
  11. eğitmek, yetiştirmek, yönetmek, sevk ve idare etmek, denetlemek, kontrol etmek.
    to handle troops.
    The captain handles his soldiers well.
  12. uğraşmak, meşguk olmak.
    The poem handles the problem instinct versus intellect in man.
  13. alıp satmak, ticaretini yapmak.
    to handle dry goods. The store handles meat and groceries. We don't
    handle that sort of book.
    handle a lot of money: elinden çok para geçmek.
  14. davranmak, muamele etmek.
    handle children kindly, if you want them to trust you. I handled him carefully,
    because he was very angry.
  15. işlemek, idaresi/yönetimi (belirtilen tarzda) olmak.
    This car is handling very well: Bu araba
    çok iyi işliyor (idaresi çok kolay/rahat).
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

handle one's own financing
kendi finansmanını kendi idare etmek Verb
handle one's own financing
kendi finansmanıni kendi idare etmek Verb
have a handle to one's name
asalet unvanına sahip olmak Verb
be hard to handle
idare etmesi güç olmak Verb
bug (rounded) handle
kulp
door handle
kapı kolu Noun, Transport
door handle
kilit mandalı
door handle
kapı kulbu
emergency handle
imdat freni
fly off the handle
handle (7).
fly off the handle
çok kızmak, köpürmek, tepesi atmak, küplere binmek.
front quarter vent handle
kelebekcamı
front-door handle
ön kapı kolu Transport
give a handle
fırsat tanımak Verb
inset handle
(otomobil) gömme kapı kolu
rear-door handle
arka kapı kolu Transport
rough handle
kötü muamele etmek Verb
rough- handle
hoyratça kullanmak Verb
starting handle
işletme kolu
sth which has a handle
saplı
up to the handle
(US) son haddine kadar
handle (someone) with kid gloves
(a) (birine) nezaketle/tatlılıkla muamele etmek, (b) çok dikkat/itina göstermek.
handle a business
bir girişimi yönetmek Verb
handle a case
davayı ele almak Verb
handle a case
bir davayı ele almak Verb
handle a case
bir davaya bakmak Verb
handle a flight
bir uçağı uçuşa hazırlamak Verb
handle a lot of business
aynı anda birçok iş yapmak Verb
handle a lot of money
yüksek meblağlarla uğraşmak Verb
handle a matter
konu yu çözmeye çalışmak Verb
handle a matter
bir işi yönetmek Verb
handle a ship
gemiye manevra yaptırmak Verb
handle a situation
bir durumu ele almak Verb
handle a situation in a masterly manner
bir durumu ustaca idare etmek Verb
handle a subject
bir konuyu işlemek Verb
handle a subject delicately
bir konuyu titizlikle ele almak Verb
handle affairs of other people
başkalarının işleriyle uğraşmak Verb
handle all sort of business
her işi yapmak Verb
handle all sorts of business
her işi yapmak Verb
handle any sort of business
her türlü iş yapmak Verb
handle claims
şikâyetlere bakmak Verb
handle easily
kullanışlı olmak Verb
handle foreign goods
yabancı mal getirmek Verb
handle imported goods
ithal mallarını tanıtmak Verb
handle large order
büyük hacimde siparişleri karşılamak Verb
handle large sums of money
büyük paralarla uğraşmak Verb
handle large sums of money
büyük paralarla oynamak Verb
handle of a balance
terazi eli
handle orders
siparişleri karşılamak Verb
handle roughly
örselemek Verb
handle someone carefully
birine iyi muamele etmek Verb
handle someone with gloves off
merhametsizce davranmak, gözünün yaşına bakmamak.
handle someone with velvet gloves
birine çok merhametli davranmak Verb
handle someone with velvet gloves
birine yardım etmek Verb
handle someone without gloves
birine merhametsizce davranmak Verb
handle stocks and bonds
tahvilat ve hisse senedi ticareti yapmak Verb
handle the ball
elle oynamak Verb, Sports
handle the economy
ekonomiyi idare etmek Verb
handle the seasonal peak problems
mevsimin işlerinin en çok yoğun olduğu zamanlardaki sorunları ele almak Verb
handle traffic
trafiği idare etmek Verb
handle with care in carriage
taşınırken kırmamak için dikkatli davranmak Verb
handle with kid gloves
kızdırmamak için bir kimseye yumuşak/mülâyim davranmak, gönlünce gitmek, aşağıdan almak, çok dikkatli davranmak.
handle written requests
yazılı taleplerin icabına bakmak Verb
handle written requests
yazılı talep bilerin icabına bakmak Verb
give a handle for calumny
iftiraya yer vermek Verb
personally handle an order
bir siparişi karşılamak için şahsen meşgul olmak Verb
to give someone a handle against sb
birine
English-Turkish phrases from Zargan's own database