have one

birini köşeye sıkıştırmak Verb
birini mecbur bırakmak Verb
bir kişiyi müşkül durumda bırakmak Verb
bir kişiyi köşeye sıkıştırmak Verb
haftada bir gün izinli olmak Verb
bir tek atmak Verb
bir ayağı hapiste olmak Verb
bir ayağı çukurda/mezarda olmak.
sarhoş olmak.
Listen to John singing! He must have (must be) one over the eight.
ümitsiz/müşkül durumda olmak, sıkışmak, çıkmaza saplanmak.
The inflation is beyond the control, and
the economy's really got its back to the wall.
ifrit olmak Verb
arabasının servisini muntazaman yaptırmak Verb
arabanın servisini muntazaman yaptırmak Verb
ağızınin tadı bozulmak Verb
inkisarı tutmak Verb
ahı tutmak Verb
oxford'dan doktora derecesi olmak Verb
kötü günler yaşamak Verb
organize olmak Verb
işleri düzene koymak Verb
toparlanmak Verb
işlere çekidüzen vermek Verb
kulağı kirişte olmak, bütün söylenenleri dinlemek.
dikkatle dinlemek Verb
bahanesi hazır olmak Verb
gözleri dolmak Verb
gözü kalmak.
rüşvetçi olmak Verb
beceriksiz olmak Verb
gençlik çılgınlıkları yapmak Verb
(Br) eşyasını naklettirmek Verb
eşyasını taşıtmak Verb
üstünlükleri olmak Verb
birinden kesinlikle nefret etmek Verb
saç kestirmek Verb
saçına mizanpli yaptırmak Verb
mizanpli yaptırmak Verb
iyi nişancı olmak Verb
eli kolu bağlı olmak Verb
çok meşgul olmak, başını kaşıyacak vakti olmamak, işi başından aşmak, başka işe vakti olmamak.
çok meşgul olmak.
benimsemek, kendini vermek, iyice ilgilenmek.
I tried to learn music but I didn't have my heart in
it (my heart wasn't in it).
can atmak, çok istemek, bütün kalbiyle arzu etmek, bütün ümidini …'e bağlamak, aklına koymak, kararlı
olmak.
She has set her heart on going to Europe after graduation.
birine kancayı takmak Verb
derslerini çok iyi öğrenmiş olmak Verb
hayatını sigorta ettirmek Verb
fotoğraf çektirmek Verb
(Br) valizini kaydettirmek Verb
bagajıni teslim etmiş olmak Verb
bagajını teslim etmiş olmak Verb
parasını yüzde yedi faiz üzerinden yatırmış olmak Verb
(Br) parasını devlet tahvillerine yatırmış olmak Verb
ağızı dolu olmak Verb
ağızı bıçak açmamak Verb
müflis ilan edilmek Verb
(Br) yazılmak Verb
adı çağrılmak Verb
sinirli olmak Verb
kendi eşyası bulunmak Verb
kendine özgü bir nedeni olmak Verb
evraklarını vize ettirmek Verb
emekli aylığını enflasyona göre ayarlamak Verb
fotoğrafıni çektirmek Verb
cebinden bir şey çaldırmak Verb
cebi para ile dolu olmak Verb
fiyatı verilirse (fena bir işi) yapmaya hazır olmak.
birinden tazminat almak Verb
maaşında kesinti yapmak Verb
fikrini/mütaleasını söylemek, fikrini savunmak.
to have one's say in choosing the candidate: aday
seçiminde mütaleasını söylemek.
What do you have to say for yourself? Söylyeceğinizi söyleyin. Kendinizi savunun.
imzasını tasdik ettirmek Verb
uykusunu almış olmak Verb
uykusunu almak Verb
çok neşeli olmak Verb
dişlerine kuron yaptırmak Verb
diş geçirmek Verb
birine yaptırmak Verb
tetik durmak.
aklı başında olmak Verb
işi kendisi için biçilmiş kaftan olmak Verb
işi başından aşkın olmak Verb
işi başından aşmak, işi çok zor olmak.
kanı beynine çıkmak, çok kızmak, köpürmek, tepesi atmak.
The injustice of any sort always gets my
blood up: Ne türlü olursa olsun, haksızlığa çok kızarım.
öcünü almak, kuyruk acıcını çıkarmak.
valizini kaydettirmek Verb
emeksiz yemek, her şeyi havadan beklemek, zahmetini/sıkıntısını çekmeden bir sonuca ulaşmak, her güzellik
bir arada olmak.
You spend all your money on beer and then complain about being poor, but you can't expect to have your cake and eat it (too), you know: Hem bütün paranı içkiye (biraya) harcıyor, hem de fakirlikten yakınıyorsun. Herşeyi havadan bekleyemezsin.
kendi arabası olmak Verb
gizli planı olmak Verb
kavgaya hazır olmak Verb
öfkesi burnunun ucunda olmak Verb
kendi ne bir kopyasını ayırmak Verb
kopyasını kendinde alıkoymak Verb
bir kopyasını kendine alıkoymak Verb
hesabında tutarsızlık olmak Verb
asalet unvanına sahip olmak Verb
kendi evi olmak Verb
kendi evi olmak Verb
kafasında çok şey olmak Verb
(a) mütemadiyen tehlikeli ilâçlar almak, (b) bir kimseden sürekli nefret etmek.
tek yönlü düşünmek Verb
elinde koz olmak Verb
tutuklanmak üzere aranmakta olmak Verb
huyunca gitmesini bilmek, ikna edebilmek, gönlünü yapmasını bilmek.
çok acıkmak Verb
kurt gibi aç olmak Verb
anlayışlı/makul olmak, sağduyusu yerinde/aklı başında olmak.
He wouldn't act like this if he he had
all his marbles: Aklı başında (makul) olsa böyle yapmazdı.
tüm servetini hisse senet dilerine yatırmış olmak Verb
tüm servetini hisse senetlerine yatırmış olmak Verb
anlayışlı/makul olmak, sağduyusu yerinde/aklı başında olmak.
He wouldn't act like this if he he had
all his marbles: Aklı başında (makul) olsa böyle yapmazdı.
dikkatli olmak Verb
iyi haberdar olmak Verb
bir dediği iki olmamak Verb
emrine amade bol parası olmak Verb
menfaatlerini gözetmek Verb
konuşma özürlü olmak Verb
yerinde duramamak, kabına sığamamak, bir iş yapmaya/bir şey söylemeye can atmak.
She's had ants in
her pants ever since she won that ticket to Hawai: Havai'ye bilet kazandığından beri yerinde duramıyor.
hedef almak Verb
emrinde bulunmak Verb
kendi içgüdülerine hâkim olmak Verb
duygularına hâkim olmak Verb
askerlikle ilişiği olmamak Verb
karın rnıı doymak Verb
işi başından aşkın olmak Verb
kendi mameleki üzerinde tam tasarruf hakkına sahip olmak Verb
talih kendinden yana olmak Verb
(bir işyerinde) ait olduğu yeri bulmak Verb
mayası iyi olmak Verb
görmüş geçirmiş olmak Verb
iyi günler görmüş geçirmiş olmak Verb
çok para harcayarak eğlenmek Verb
saçına röfle yaptırmak Verb
adam kullanmak Verb
kabiliyeti olmak.
ancak bir tek atacak kadar vakti olmak Verb
ağır hareket eder olmak Verb
çok önemli olmak Verb
açıkta kalmak Verb
dilini yutmuş olmak Verb
dilinıyutmuş olmak Verb
kendi parası olmak Verb
üstünde parası olmak Verb
birçok seçeneği olmak Verb
oynayacak çok kozu olmak, bir sürü gizli plânları/düzenleri olmak.
işini sevmemek Verb
kendine ait geliri olmamak Verb
kendi kaynakları olmamak Verb
(US) rakiplerine karşı kazanma ümidi olmamak Verb
mesleğini bildirmemiş olmak Verb
boşa çalışmak Verb
kendine ait bir şeyi olmamak Verb
emrine amade olmak Verb
Oxford'dan mezun olmuş olmak Verb
akranlarının üstüne çıkmak Verb
bir takım unvanları olmak Verb
(US) tahammülünü yitirmek Verb
birini otoritesi altında bulundurmak Verb
kolunda birisi olmak.
destekleyicisi bulunmak Verb
arkası olmak Verb
birini emrine tabi kılmak Verb
bir şeyin girdisini çıktısını bilmek Verb
bir şeyi çok iyi bilmek Verb
lâyık olmak, hakketmek.
bir şeyi korumakla görevli olmak Verb
bir servete kendi başına sahip olmak Verb
bir şeyin zilyedi olmak Verb
bir şeye sahip olmak Verb
vicdan azabı çekmek, vicdanen muazzep olmak.
It will be on my conscience: İçimi rahatsız edecek/vicdan azabı çekeceğim.
çok meşgul olmak Verb
aklını bir şey kurcalamak Verb
bir şey tedirgin etmek Verb
bir şey adına olmak Verb
bir şeye yetkili olmak Verb
bir şeyi anlayabilmek Verb
işini sistemli yapmak Verb
kısmet ayağına gelmek, fırsatı kaçırmamak.
davranışlarını inançlarına uydurmaya cesaret etmek Verb
doğru bildiği yoldan ayrılmamak, hareketlerini inançlarına uydurma cesaretini göstermek, özü sözü bir
olmak, (tenkitlere rağmen) düşündüklerini açıkça/mertçe söylemek.
He has the courage of convictions to do what he thinks is right.
medeni cesareti olmak Verb
kazanacağından emin olmak Verb
hortlak görmüş gibi olmak Verb
duruma hâkim olmak, başarıdan emin olmak.
yasaya göre haklı olmak.
çoğunluğu kendi tarafına çekmek Verb
peşinde polis olmak Verb
peşinde polis olmak Verb
gülüp eğlenmek, eğlenceli vakit geçirmek, zevku safa sürmek.
çok boş vakti olmak Verb
uygunsuz/kritik bir durumda olmak.
yararlı iş başlatmak Verb
birine değer biçmek, birinin karakter ve yeteneklerini değerlendirmek/sınamak.
I've got his measure: Onu sınadım.
Sadece iki elim var/kırk işi birden yapamam.
kafadan sakat/çatlak olmak, bir tahtası noksan olmak, deli olmak, aklından zoru olmak.
Anyone who
would do such a thing must not have all his buttons.
üzerinde hiç parası olmamak Verb
delirmek, aklını kaçırmak, delice/saçmasapan fikirleri olmak.
gülünç olmak, gülünç duruma düşmek.