yoksullar, fakirler.
Noun
gelişmiş ve gelişmemiş ülkeler arasındaki uçurumu belirten deyim
kabul ettireceği mazereti olmamak
Verb
zırnık şansı olmamak
Verb
mesleğini bildirmemiş olmak
Verb
hiç şansı olmamak.
He hasn't a dog's chance.
dayanağı/mesnedi olmamak, tutar tarafı olmamak, mesnetsiz olmak, savunulacak/müdafaa edilecek tarafı
olmamak, kuvvetli delilden yoksun olmak.
meteliği olmamak, meteliğe kurşun atmak.
konuşmaya tenezzül etmemek, kibirinden kimse ile konuşmamak.
kafadan sakat/çatlak olmak, bir tahtası noksan olmak, deli olmak, aklından zoru olmak.
Anyone who would do such a thing must not have all his buttons.
hiç/en ufak/zerre kadar fikri olmamak.
I haven't the foggiest idea what it is.
kıyamamak, cesaret edememek, içi götürmemek, yüzü olmamak.
No one had the heart to tell him he was through as an actor.
hiçbir şeyden hoşnut olmamak, daima aleyhinde bulunmak, herşeyi tenkit etmek.
yanında metelik bile bulunmamak
yüksek yerlerde başı dönmek
Verb
adına beş parası olmamak
Verb
kazanma umudu olmamak
Verb
üzerinde hiç parası olmamak
Verb
hiçbir iş yapmamış olmak
Verb
hoşa gitme yeteneği olmamak
Verb
gerekli paraya sahip olmamak
Verb
iki gündür ağzına lokma koymamış olmak
Verb
duymamazlıktan gelmek
Verb
(şarap) iyi olmamış şarap