have- not

  1. fakir
yoksullar, fakirler. Noun
gelişmiş ve gelişmemiş ülkeler arasındaki uçurumu belirten deyim
kabul ettireceği mazereti olmamak Verb
zırnık şansı olmamak Verb
hiç borcu olmamak Verb
mesleğini bildirmemiş olmak Verb
zerre kadar şüphem yok
hiç şansı olmamak.
He hasn't a dog's chance.
dayanağı/mesnedi olmamak, tutar tarafı olmamak, mesnetsiz olmak, savunulacak/müdafaa edilecek tarafı
olmamak, kuvvetli delilden yoksun olmak.
meteliği olmamak, meteliğe kurşun atmak.
beş kuruşsuz olmak Verb
konuşmaya tenezzül etmemek, kibirinden kimse ile konuşmamak.
kafadan sakat/çatlak olmak, bir tahtası noksan olmak, deli olmak, aklından zoru olmak.
Anyone who
would do such a thing must not have all his buttons.
pek konuşmamak Verb
hiç/en ufak/zerre kadar fikri olmamak.
I haven't the foggiest idea what it is.
kıyamamak, cesaret edememek, içi götürmemek, yüzü olmamak.
No one had the heart to tell him he was through as an actor.
meteliksiz olmak Verb
hiçbir şeyden hoşnut olmamak, daima aleyhinde bulunmak, herşeyi tenkit etmek.
yanında metelik bile bulunmamak
yüksek yerlerde başı dönmek Verb
adına beş parası olmamak Verb
kazanma umudu olmamak Verb
üzerinde hiç parası olmamak Verb
alışverişi olmamak Verb
gözünden kaçmak Verb
hiçbir iş yapmamış olmak Verb
vakti olmamak Verb
hoşa gitme yeteneği olmamak Verb
haddi olmamak Verb
gerekli paraya sahip olmamak Verb
iki gündür ağzına lokma koymamış olmak Verb
duymamazlıktan gelmek Verb
duymazlıktan gelmek Verb
(şarap) iyi olmamış şarap