his

  1. Pronoun onun (eril).
    He lost his book. He will visit his mother/father.
  2. Pronoun onun(ki).
    This writing is his: Bu onun yazısıdır.
    That book is his: O, onun kitabıdır.

    His was the cleverest reply of all: En akıllıca cevap onunki idi.
keyfine göre Adverb
önüne gelen herkes
Saadetli Noun, History
Saadetli Noun, History
gıyabında Adverb, Law
gıyaplarında Adverb, Law
dertlerini unutturmak.
benimsediği
vatandaşlığını kabul ettiği memleket
tayini sınavları geçmesine bağlı
onun kârı
onun kazancı
onun menfaati
gelecekteki gelini
vatandaşlığına girdiği ülke
söylediği tam sözler Noun
inandırıcı olmadı
gözü açılmak Verb
tahmini serveti
tüyleri diken diken oldu
hukuk bilgisi
Haşmetmeap
Kral Hazretleri Noun
konuştuğu anlaşılmıyordu
cenapları, hazretleri, haşmetmeap (kendini büyük görenler için alay yollu kullanılır).
How is his
nibs today? Haşmetmeap bugün nasıllar?
hazretleri (Papazlara hitapta kullanılır).
Haşmetmeap, Majeste, Kral Hazretleri.
his
karakol gezmek Verb
itibarına bir leke
sözünün eri
birini kaderine terk etmek Verb
birinin haklarını kısıtlamak Verb
kendi ilkelerine göre
kendi ifadesine göre
kendi ifadesine göre
varı yoğu
bütün şahsi malları Noun
masraf karşılamak Verb
birinin masraflarını tazmin etmek Verb
kollarını göğsünde kavuşturmuş
kendi hesabına
yanında
birine sorumluluklarını hatırlatmak Verb
idam talebiyle yargılanmak Verb
görevinden alınmak Verb
yaşı gereği
zıvanadan çıkmak Verb
birinin aklını başına getirmek Verb
akıllandırmak Verb
kendi dediğine bakılacak olursa
kendi ihtiyariyle
yanında
cepten aramak Verb
cebini aramak Verb
birini heyecanlandırmak Verb
saatini temizleme (bir rakibe karşı sağlanan tartışılmaz kesin zafer
kendi çöplüğünde öten horoz
birinin ifadesini doğrulamak Verb
yüzüne vurmak Verb
yüzüne karşı söylemek Verb
birinin ümitlerini kırmak Verb
birini vatandaşlığından mahrum etmek Verb
birini vatandaşlıktan çıkarmak Verb
birini mevkinden almak Verb
birinin pasaportuna el koymak Verb
birinin pasaport una el koymak Verb
birini üvanından mahrum etmek Verb
birinin silahını elinden almak Verb
birini yemininden ibra etmek Verb
birini işinden çıkarmak Verb
birini mevkiinden uzaklaştırmak Verb
birinin malını mülkünü elinden almak Verb
ömür mrüü boyunca
ömür boyunca
Herkesin zevki kendine., Zevkler ve renkler tartışılmaz. Sentence, Idioms
işveren ve adamları Noun
işveren ve temsilcisi
işveren ve temcilcisi
birini derslerini çalışmaya teşvik etmek Verb
koltuk vermek Verb
kendi iyiliği için
bir kimseye sonsuz serbestlik vermek, istediğini yapmasına izin vermek.
give a horse his head: dizginleri boşaltmak.
birini işten kovmak Verb
kişiyi kovmak Verb
birinin işine son vermek Verb
birine güle güle demek Verb
birine ilacını vermek Verb
(birisini evinden) kovmak.
çağının en önemli şahsiyeti
birine evine kadar eşlik etmek Verb
birinin yerine kadar gitmesine yardım etmek Verb
ayağını acıtmak Verb
(onun) ne mal olduğunu bilirim.
kendi ilgi alanında
hâkimlik sıfatıyla
hayattayken Adverb
bakanlık sıfatıyla
bakan sıfatıyla
resmi hüviyetle
kendini savunmak için
öğrencilik günlerinde
onun yerinde
öğrencilik günlerinde
hizmeti karşılığı
birinin konuşmasını kesmek Verb
birini hareketlerine göre yargılamak Verb
birini yerinden oynatmamak Verb
birini dilediğini yapması için kendi haline bırakmak Verb
tıpkı babası gibi
birini mevkiinde tutmak Verb
birinin dilini çözmek Verb
birinin maaşını azaltmak Verb
/
woman of her word: sözünün eri.
I am a man of my word: Sözümün eriyim; söz bir Allah bir.
yaradana sığınıp
kendi rızası ile
kaçık, kafadan çatlak.
onun çıkarı için
onun iyiliği için
tek başına Adverb
kendi talebi üzerine Adverb
kendi hesabına
kendi şartlarıyla
eve giderken
birini parasından yoksun kılmak Verb
birine zahmeti karşılığında ödemede bulunmak Verb
ruhu sükûn içinde yatsın
tayininden önce
birine planını değiştirmek Verb
birinin zahmetinin karşılığını vermek Verb
birine malını iade etmek Verb
birine haklarını vermek Verb
birinin zararıni ödemek Verb
birine haklarını iade etmek Verb
birini işinden almak Verb
birinin hizmetlerinin karşılığını vermek Verb
ailenin yüzkarası
birine en çok kötü yanından bakmak Verb
birini işine karıştırmamak Verb
birine kendi işine bakmasını söylemek Verb
mali bakımdan belini doğrultmak Verb
sağlığına yeniden kavuşmak Verb
birinin mali bakımdan belini doğrultmak Verb
malını çocuklarına bırakmak Verb
birine haddini bildirmek Verb
birine oturduğu yeri göstermek Verb
birine yerini göstermek Verb
birinin maskesini düşürmek Verb
birinin mevkiini elinden almak Verb
birinin yerine geçmek Verb
iş inden alındı
birini yürüyüşünden tanımak Verb
onun müdahalesi sayesinde
asli fail (suçu işleyen kişi) ve ortakları Noun
sözlerinin etkisi.
birinin hakkını elinden almak Verb
birini bitap düşünceye dek gezdirmek Verb
yönetimi altında
ısrarlı talepler üzerine
para durumu nasıl ?
Ne oldu buna?
Ne saçmalıyor bu?
Nesi var bunun?
Bunun derdi ne?
itibarı ne durum dadır ?
olanca gücüyle
yalınkılıç
  1. quick
  2. sense
  3. Noun emotion
  4. chord
  5. Noun sentiment
  6. feeling
  7. Noun sensation
  8. feel
  9. affection
  10. affect
sense of solidarity Noun
scratchy throat Noun, Medicine
particular malice
siege mentality Noun, Psychology
sense of responsibility Noun
sixth sense Noun, Parapsychology
impulse
to bear Verb
to be ruled by one's emotions Verb
to get the impression that Verb

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. Dış dünyâya ... idrak etme