hug

  1. kucaklama(k), sarılma(k).
    She hugged her sister and wished her good luck.
  2. benimsemek, (fikre) dört elle sarılmak, bağrına basmak.
    to hug an opinion. They still hug their belief his story.
  3. (yanından/yakınından) ayrılmamak, yakın/yanında olmak, kıyısını takip etmek.
    The road hugs the river.

    to hug the shore: (gemi) kıyıya yanaşmak.
  4. birbirine sarılmak/tutunmak/sokulmak, birbirinden ayrılmamak.
  5. (elleri/kolları arasında) sımsıkı tutmak, sıkmak.
    The child was hugging her doll.
ayı kucaklaması: kuvvetli ve sıkıca kucaklama/sarılma.
güreşte hasmı önden iki kolla sıkıca sarıp arka üstü düşürmeye çalışma.
bir şirketin devir alınması sırasında
yapılan tekliflerle ilgili söylentilerin hedef şirkete baskı yapması
devralınacak hedef şirketin ilke olarak devralma teklifini kabul etmesi
ama daha yüksek bir fiyat istemesi
bir önyargıya kapılmak Verb
bir fikri benimsemek Verb
kendini kutlamak Verb
son derece memnunluk/haz duymak, kendi kendini kutlamak.
kıyı kıyı gitmek Verb
(gemi) rüzgâra karşı gitmek.
kıyıdan uzaklaşmamak Verb
kucaklaşmak Verb

Üstü sazla ... kerpiç kulübe