hastalıktan (özellikle sıtmadan) kurtarılacak bölge
(İngiliz yasalarına göre) özel kraliyet, meclisi: sarayda bölme içinde oturan ve
“Junior Counsel”dan
daha yetkili olan meclis. outer bar
Noun
İngiltere'de mahkemede davacı avukatı olarak duruşmaya çıkabilen avukat
iç grup: töreler, âdetler, düşünüşler üzerinde etkili küçük toplum.
Noun
eski mahalle, şehrin en eski/harap ve fakirlerle meskûn mahallesi. central city
Noun
ABD Kongresi ve Senatosu'nda liderlik gücünü elinde tutan küçük
resmi olmayan bir grup insan
İç-Işık: dindaşlık
(Quakerism) inancına göre insanın ruhunda mevcut olup onu yöneten ilâhî kudret,
Hz. İsa'nın insanlara tuttuğu ışık.
Noun
manevî varlık, ruh, vicdan, insanın derunu, içyüz.
Noun
mide, iştah.
A hearthy meal to satisfy the inner man.
Noun
İç Moğolistan, Çin yönetimindeki Güney Moğolistan. Resmî adı:
Inner Mongolian Autonomous Region.
bir maldan bir çok paketin bir arada ambalajlanması
iç gezegen: Güneşe en yakın olan Utarit, Zühre, Arz ve Merih gezegenlerinden herhangi biri.
Noun
iç uzay: uzayın yeryüzüne yakın kısmı.
Noun
tube ile ayni anlama gelir. otomobil iç lastiği. tubeless: iç lastiği olmayan.
yakın samimi arkadaşlar çevresinden olmak
Verb
boğazına bakmak, karnını doyurmak.