lean

  1. Verb eğ(il)mek, meylet(tir)mek.
    A small tree leans over in the wind. He leaned forward/down/over to hear
    what she said. He leaned his head forward. She leaned over the balustrade and shouted to the men downstairs.
  2. Verb yana yatmak, eğik/meyilli olmak, eğri durmak.
    The post leans to the left.
  3. Verb
    lean to/toward(s): temayül göstermek, (fikren/hissen) meyletmek, eğiliminde/eğilimli/temayülünde/mütemayil
    olmak.
    to lean toward socialism.
    I lean toward the belief that: Şuna inanıyorum ki …
  4. Verb güvenmek, dayanmak, itimat etmek, inanmak, kanmak.
    to lean on empty promises: boş vaatlere kanmak.

    to lean (heavily) on someone for advice: (hep) birisinin öğütlerine inanmak.
    lean upon others for guidance: başkalarının rehberliğine güvenmek.
  5. Noun eğilme, meyletme.
  6. Noun yağsız/yavan et.
  7. Noun zayıf/yağsız şey.
  8. Adjective (et) yağsız, yavan.
    lean meat is healthier for you than fatty meat.
  9. Adjective ürünsüz, mahsulsüz, kıraç.
    lean years: ürünsüz yıllar, kıtlık yılları
  10. Adjective kıt, az, yetersiz, çeşnisiz, fakir, düşük nitelikli.
    a lean diet: perhiz, çeşnisiz yemek.
    a
    lean harvest: kıt hasat.
    The firm realized lean profits during the early years: Firma, ilk yıllarda az kâr sağladı.
  11. Adjective (hava-yakıt karışımı) yakıtça fakir, (yağlı boya) yağı az.
sırtıni dayamak Verb
yağsız
meyletmek Verb
abanmak Verb
birinin bir şeyi yapması için üzerine baskı yapmak Verb
istinat etmek Verb
yaslanmak Verb
dayanmak Verb
(polis) baskın yapmak Verb
kaykılmak Verb
bir piyasaya müdahale etmeden önce hükümetin hareketsiz kaldığı bekleme süresi
yağsız madenkömürü
kuvvetsiz kömür
çimentosu az beton
verimsiz kötü ürün
yalın yönetim Noun, Management
yalın üretim Noun, Management
zorlamak, tazyik etmek, yakasını bırakmamak.
They leaned on him for payment: Ödemesi için zorladılar.

The editor was leaning on him for the article: Editör onu makale yazmaya zorluyordu.
bir arkadaşın tavsiyesi üzerine hareket etmek Verb
güvenilmez birine güvenmek Verb
başkalarından geçinmek Verb
birinin yardımına bağlı olmak Verb
daya(n)mak, yasla(n)mak, aban(dır)mak.
to lean on/against a wall. She leaned against his shoulder.
to lean a chair against the railing.
sarkmak Verb
abanmak Verb
asılmak Verb
(bir şeyi telâfi için) aşırı/fazla ileri gitmek, bütün gayretini sarfetmek, elinden geleni yapmak.
He
leans over backward to prove that he is innocent.
yalın üretim Noun, Management
dayamak Verb
dayandırmak Verb
yatmak Verb
yamulmak Verb
kaykılmak Verb
romantikliğe eğilimi olmak Verb
bir fikri benimsemeye eğilimli olmak Verb
merhametli olmaya eğilim göstermek Verb
sosyalizme eğilimi olmak Verb
dayanmak Verb
yol göstermesi için başkalarına bağlı olmak Verb
cılız ücret
(baskı) kötü dizilmiş yazı
zarar yılı
yoksulluk yılları Noun
elinden geldiği kadar, gücü yettiği kadar.
I would always bend over backward = backwards to help him
in any possible way: Ona daima elimden gelen yardımı yaparım.
çok az erzakla idare etmek Verb
leke sürmek.