(hakikî) yaşını göstermek.
She looks her age (= seems as old as she in fact is).
You don't look your age (= look younger than you are): Yaşını göstermiyorsun (olduğundan daha genç görünüyorsun).
güzel (en iyi hali ile) gözükmek, kendine yakıştırmak.
She looks her best in tweeds.
ününü korumaya çalışmak
Verb
taşıt aracında yer ayırtmak
Verb
parasını idare etmek
Verb
kendi menfaatlerini korumak
Verb
birbirine şaşkın şaşkın bakmak
Verb
birine korkuyla bakmak
Verb
(birisine) tepeden/yukarıdan bakmak, üstünlük taslamak.
yeteneklerine uygun bir iş aramak
Verb
üstünlüğü/önderliği başkasına kaptırmamaya çalışmak, şöhretini korumaya gayret etmek.
New developments in the industry are forcing long-established firms to look for their laurels.
iki dirhem bir çekirdek olmak.