matrix

Noun, Physics matris
master ile ayni anlama gelir. özgün, asıl, örnek, numune, mekanik usulle kopya edilecek şey.
Noun beşik, yatak, kaynak, memba, bir şeyi üreten/geliştiren/barındıran/şekillendiren nesne.
Rome was the
matrix of western civilization.
Noun, Anatomy üretici göze (tırnağı oluşturan gözeler gibi).
Noun, Biology göze-dolgu: gözeler arasını dolduran madde.
Noun (a) aradolgu: kayalarda kristallerin/iri taneli parçaların arasını dolduran ince taneli kısım, (b) taşıl-izi:
fosil, billûr veya kristalin kaya içinde bıraktığı iz.
Noun (madencilikte) gang: maden damarının dış astarı gibi olan taş/toprak.
Noun, Metallurgy ana-evre: bir alaşımın sonraki evrelerinin içinde oluştuğu kristalli evre.
Noun, Printing harf kalıbı, matris.
Noun (bkz: master )^{1 (15).}
Noun kalıp, içdüzey, dişi kalıp, zımba dişisi, plak kalıbı.
Noun
mat. dizey, matris.
Noun (bilgisayarın elektronik devresinde) çevirici dizey: bir kodu öbürüne çeviren diyodlar/röleler dizisi.
Noun (bkz: matrixing ).
Noun
matrix sentence ile ayni anlama gelir. ana/bağımsız tümce.
Noun dölyatağı, rahim.
Transitive Verb (kalıpla) plâk basmak.