pall

  1. (siyah çuha/kadifeden) tabut/mezar örtüsü.
  2. tabut.
  3. siyah örtü/bulut vb.
    a pall of thick black smoke.
  4. kasvetli hava.
  5. (kilisede) Aşai Rabbani kâsesinin işlemeli örtüsü.
  6. (a) mihrap örtüsü, (b) cübbe.
  7. (tabuta/mezara) örtü örtmek.
  8. bık(tır)mak, gına getirmek, usanç vermek.
    His talk began to pall on us all.
    It never pall on
    one: İnsan ona hiç doyamaz.
    It has palled on me: Bıktım artık, gına geldi.
  9. tıkabasa doyurmak.
  10. yavanlaş(tır)mak, tatsızlaş(tır)mak.