put a

English-Turkish Translation

  1. Verb talepleri eşit kılmak
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

put a flea in one's ear
kulağını bükmek, ikaz etmek, azarlamak, paylamak. flea (3).
put a flea in one's ear
dostça uyarmak, ihtar etmek,
mec. kulağını bükmek.
I put a flea in his ear about the next meeting.
put a good face on one's actions
memnun olmadığı halde memnun görünmek Verb
put a spoke in one's wheel
bir kimsenin çanına ot tıkamak, işini kösteklemek.
put a battery on charge
aküyü şarj etmek Verb
put a book aside
bir kitabı okumayı bırakmak Verb
put a brake on inflation
enflasyonu frenlemek Verb
put a brake on sth
bir şeyi frenlemek Verb
put a brake sth
bir şeyi frenlemek Verb
put a call through
telefonu bağlamak Verb
put a check on production
üretimi frenlemek Verb
put a check on production
üretimi yavaşlatmak Verb
put a check on production
imalatı kısmak Verb
put a check on sth
frenlemek Verb
put a coinage in circulation
bir parayı tedavüle koymak Verb
put a coinage in circulation
parayı tedavüle koymak Verb
put a conflict into perspective
çatışmayı göze almak Verb
put a corporation under receivership
bir şirketi adli nezaret altına almak Verb
put a crimp in
engel olmak, müdahale etmek.
put a crimp in prices
(US) fiyatları engellemek Verb
put a crimp in sth
bir şeyi engellemek Verb
put a damper on something
birşeyi suya düşürmek Verb
put a damper on something
birşeyin tadını kaçırmak Verb
put a damper on something
birşeyin keyfini kaçırmak Verb
put a damper on something
birşeyi zehir etmek Verb
put a date on
tarihlendirmek Verb
put a foot wrong
yanılmak, yanlış adım atmak, hata işlemek, çürük/yaş tahtaya basmak.
He's very good at dealing with
all kinds of people, he never puts a foot wrong.
put a good show
yaptığında başarılı olmak Verb
put a good show
üstesinden gelmek Verb
put a house up
bir ev için satılık ilanı vermek Verb
put a jerk in it
canlılık katmak Verb
put a label
etiket koymak Verb
put a limit
limit koymak Verb
put a limit
sınırlamak Verb
put a limit
limit belirlemek Verb
put a limit
sınır koymak Verb
put a limit to
hudutlandırmak Verb
put a machine together
bir makineyi monte etmek Verb
put a man in irons
birini palangaya vurmak Verb
put a mark on
bir şeyi işaretlemek Verb
put a motion for adjourment
bir erteleme teklif inde bulunmak Verb
put a motion for adjournment
bir erteleme teklifinde bulunmak Verb
put a note
kayda koymak Verb
put a patch (on sth
yama vurmak Verb
put a place in order
ortalığı toplamak Verb
put a plan into execution
bir tasarıyı uygulamak Verb
put a plan into operation
eyleme geçmek Verb
put a premium on sth
ödül koymak Verb
put a price on
paha biçmek Verb
put a prisoner on parole
bir tutukluyu şartlı tahliye etmek Verb
put a prize on
bir şey için ödül koymak Verb
put a prosecution under way
cezai kovuşturma açmak Verb
put a question to
soruşturmak Verb
put a question to sb
birine soru sormak Verb
put a resolution record
bir kararı gündem konusu yapmak Verb
put a restraint upon oneself
kendini tutmak Verb
put a restrictive interpretation on
'e dar bir yorum getirmek Verb
put a room in order
bir odaya çekidüzen vermek Verb
put a spot on …
…'i aydınlatmak/açıklamak/izah etmek.
put a stamp on sth
pullamak Verb
put a stop the expenditure
masrafları sınırlamak Verb
put a stop to
ön olmak Verb
put a stop to
set çekmek Verb
put a stop to
bir şeye son vermek Verb
put a stop to expenditure
masrafları sınırlamak Verb
put a stop to expenses
masrafları durdurmak Verb
put a stop to expenses
masrafları kesmek Verb
put a stop upon sth
birşeyi müsadere etmek Verb
put a stop upon sth
haczetmek Verb
put a stopper on
tapalamak Verb
put a stranglehold on trade
ticaret hayatına öldürücü kısıtlamalar getirmek Verb
put a tax on sth
bir şeye vergi koymak Verb
put a tax upon
bir şeye vergi koymak Verb
put a tax upon sth
bir şeye vergi koymak Verb
put a termination to sth
bir şeye son vermek Verb
put a tie on
kravat takmak Verb
put a wide interpretation on
'i geniş yorumlamak Verb
put a y commission
bir gemiyi hizmete almak Verb
put a y into port
gemiyi limana sokmak Verb
put about a ship
bir gemiye yeni bir rota vermek Verb
put across a business deal
bir iş anlaşmasını başarıyla gerçekleştirmek Verb
be put into a vehicle
bindirilmek Verb
be put to a test
sınanmak Verb
be put to a vote
oylanmak Verb
be put upon a diet
rejime tabi tutulmak Verb
put (sth) in a nutshell
toparlamak Verb
put back a minute hand
yelkovanı bir dakika geri almak Verb
put back a pupil
bir öğrencinin ilerlemesine engel olmak Verb
put capital into a business
bir işe sermaye koymak Verb
put down a buoy
şamandıra koymak Verb
put down a rebellion
bir ayaklanmayı bastırmak Verb
put down a revolt
isyanı bastırmak Verb
put down a revolt
bir isyanı bastırmak Verb
put forth a new book
yeni bir kitap yayımlamak Verb
put forth a proposal
bir teklifte bulunmak Verb
put forth a theory
bir teori ortaya atmak Verb
put forward a claim
bir talepte bulunmak Verb
put forward a new theory
yeni bir teori ortaya atmak Verb
put forward a proposal
teklif öne sürmek Verb
put forward a proposal
bir teklif öne sürmek Verb
put forward a word
bir fikir yürütmek Verb
put forward a z
bir teori ileri sürmek Verb
put hedges in a contract
bir sözleşmeye engeller koymak Verb
put hedges in a contract
bir sözleşmeye kayıt ve şartlar koymak Verb
put in a bailiff
kefil olmak Verb
put in a caveat
ihtarda bulunmak Verb
put in a claim
(bir kazadan sonra sigorta şirketinden) talepte bulunmak Verb
put in a distress
icraya vermek Verb
put in a document
bir evrak sunmak Verb
put in a file
dosyalamak Verb
put in a new fuse
yeni bir sigorta takmak Verb
put in a performance
performans sergilemek Verb
put in a performance
performans göstermek Verb
put in a plan
bir plan önermek Verb
put in a plea
itirazda bulunmak Verb
put in a safe place
güvenilir bir yere koymak Verb
put in at a port
bir limana sığınmak Verb
put in for a job
bir işe başvurmak Verb
put in for a job
iş için gazeteye ilan vermek Verb
put into a list
liste haline getirmek Verb
put into a list
bir liste haline getirmek Verb
put iodine on a wound
tendürdiyot sürmek Verb
put money into a bank
bankaya para koymak Verb
put money into a bank
bir bankaya para yatırmak Verb
put money into a bank
tedavüle para yatırmak Verb
put off a counterfeit note
piyasaya sahte para sürmek Verb
put off a meeting
bir toplantıyı ertelemek Verb
put off a payment
bir ödemeyi ertelemek Verb
put on a dinner jacket
smokin giymek Verb
put on a dish
sofraya tabak koymak Verb
put on a firm countenance
yüzü kararlı bir ifade almak Verb
put on a mask
maske takmak Verb
put on a par with
bir tutmak Verb
put on a play
oyun vermek Verb
put on a profitable track
kâr yoluna sokmak Verb
put on a scene
(a) olay çıkarmak, (b)
k.d. kıyameti koparmak.
put on a show
bir oyunu sahneye koymak Verb
put on a show of
satmak Verb
put on a sour face
surat asmak Verb
put on a stamp
pul yapıştırmak Verb
put on a theatrical presentation
oyun vermek Verb
put one's desk a
masasını derleyip toplamak Verb
put one's hand to a task
bir işi ele almak Verb
put one's money on a scratched horse
topal atla yarışa çıkmak.
put one's name on a list
adını listeye koymak Verb
put one's pen through a word
bir sözcüğün üzerini çizerek silmek Verb
put one's personal stamp on a company
bir şirkete kendi damgasını basmak Verb
put one's seal to a document
bir belgeye mührünü basmak Verb
put one's shirt on a horse
(yarışta) bütün parasını bir at üzerine koyarak bahse girmek.
put one's signature to a deed
bir senede imza atmak Verb
put one's signature to a document
imzasını bir belgeye koymak Verb
put one's signature to a will
imzasını bir vasiyetnameye atmak Verb
put out a face
şaşırtmak Verb
put out a fire
bir ateşi söndürmek Verb
put out a light
ışık tutmak.
put out a pamphlet
el ilanı çıkarmak Verb
put out of a loan
bir kredi konsorsiyumundan çekilmek Verb
put someone a question
birine soru sormak Verb
put someone down as a
kondurmak Verb
put someone in a hole
birini köşeye sıkıştırmak Verb
put someone into a coma
birini komaya sokmak Verb, Medicine
put someone into a farm
birine bir çiftliği devretmek Verb
put someone into a passion
birini kızdırmak Verb
put someone on a bus
birini otobüse bindirmek Verb
put someone on a foundation
birine vakıftan düzenli yardım etmek Verb
put someone on a job
işe koymak Verb
put someone on a plane
birini uçağa bindirmek Verb
put someone on a salary
maaş bağlamak Verb
put someone on a train
birini trene bindirmek Verb
put someone onto a job
birini bir işe koymak Verb
put someone to a trade
birini sanat öğrensin diye birinin yanına vermek Verb
put someone to a trade
birini bir işe koymak Verb
put someone up (as a guest in one's home
misafir etmek Verb
put something to a vote
oylamak Verb
put through a business deal
bir iş anlaşmasını başarıya ulaştırmak Verb
put to a stand
durdurmak Verb
put to a stand
tevkif etmek Verb
put up a black
pot kırmak, falso/gaf yapmak, çam devirmek.
put up a bond
güvence vermek Verb
put up a clear defence
iyi bir savunmada bulunmak Verb
put up a counter bond
karşı teminat vermek Verb
put up a fight
dövüşmek, çarpışmak, kavga çıkarmak.
put up a job
komplo kurmak Verb
put up a notice
bir ilan asmak Verb
put up a notice
ilan vermek Verb
put up a petition
bir dilekçe vermek Verb
put up a play
oyun sahneye koymak Verb
put up a poster
afiş asmak Verb
put up a price
fiyatı yükseltmek Verb
put up a stout resistance
çok direnmek Verb
put up a tax
bir vergiyi yükseltmek Verb
put up a tent
bir çadır kurmak Verb
put up a yarn
maval okumak Verb
put up as a candidate
aday tayin etmek Verb
put up at a hotel
otele inmek Verb
put up at a hotel
bir otele inmek Verb
put up for a patent
patenti ilan etmek Verb
put up for a seat
parlamento adayı olmak Verb
to put in a nutshell
kısaca ifade etmek gerekirse
English-Turkish phrases from Zargan's own database