restricted

  1. Adjective kısıtlı, sınırlı, mahdut, dar, (pek) az.
    Many of these are of restricted importance: Bunların çoğu pek az önemlidir.
  2. Adjective (belge vb.) gizli.
    restricted information.
    restricted area: yasak bölge.
  3. Adjective özel, özgü, (belirli kimseler için) ayrılmış.
    a restricted housing development.
sınırlanmak Verb
sınırlanma
kısıtlanma
sınırlı borsa hesabı
sınırlı duygulanım Noun, Psychiatry
sınırlı uygulama
trafiğin süratini belli bir limite göre ayarlamak zorunda olduğu bölge
yasak bölge
(US) yasak bölge
yasa ya da sözleşme gereğince para ya da başka kaynakların kullanımının kısıtlanması
sınırlı konvertibilite
kısıtlayıcı anlaşma
(US) gizli bilgiler
bloke mevduat
(US) inşaat yasağı olan bölge
tahdit edici ciro (senedin ileride başka koşullarla ciro edilmesini yasaklayan ciro
özel fon
gizli hükümet sözleşmesi
park yasağı saatleri Noun
(elektrik) gece saatleri tarifesi
sınırlı ciro
sınırlı piyasa (bir üreticinin rekabetten kaçmak için diğer üreticilerle satışları kısıtlamak üzere anlaştığı piyasa
tahditli piyasa
bir üreticinin rekabetten kaçınmak için diğer üreticilerce satışları kısıtlamak üzere anlaştığı piyasa
gizli iş
(US) gizli belge
sınırlı mülkiyet
bir maksada yönelik servet
kısıtlayıcı mevzuat
borsada kote edilmemiş menkul kıymetler Noun
tedavülü sınırlı menkul kıymetler Noun
alışverişi düşük hisse senedi
(US) alışverişi düşük hisse senedi
belirli bir süre içinde belirli sayıdaki şirket hisse senedini satın alma önceliği hakkı
şirket çalışanına tanınan
(US) sadece şahsa satılabilir (henüz borsada alım-satım konusu yapılmamış senetler Noun
park yasağı olan cadde
kısıtlı oy kullanma hakkı
kısıtlanmış fazlalık
şirketlerde kazançların temettü ödemelerine tahsis edilmeyen bölümü
münhasır
inşaat kayıtları olan bölge
inhisar etmek Verb
(US) gizli belgelerin gizliliğini kaldırmak Verb
sınırlı krediden faydalanmak Verb
dar bir çevrede yaşamak Verb
geçici yasak bölge Noun, Politics-Intl. Relations