kafayı köşeden uzatmak
Verb
bir sorunu kafasında evirip çevirmek
Verb
bir sorunu kafasında evirip çevirmek
Verb
mesleğinin en yüksek noktasına çıkmak
Verb
parmağında/parmağının ucunda oynatmak, her istediğini/dediğini yaptırmak.
She can twist her father round her little finger.
birini parmağında oynatmak
Verb
birini parmağının ucunda oynatmak
Verb
birisini parmağında oynatmak, ona her istediğini yaptırmak.
birini eve davet etmek
Verb
pazarlık görüşmeleri safhası
Noun
kauçuk ya da plastik mermi
(a) kandırmak, ikna etmek, yola getirmek. (b) ayıltmak, kendine getirmek, iyileştirmek, teskin etmek,
(c) ziyaretçi olarak getirmek.
(a) bring around, (b)
bring round to a subject: sözü bir konuya getirmek.
toptancı veya diğer aracıları bir yana bırakıp doğrudan üretici ya da ihracatçıdan satın alma
her zamanki pazarlama yollarına başvurmadan mal alma
(a) kanmak, razı olmak, yola gelmek.
He'll come round to our way of thinking: just leave him alone.
You'll soon come round to my way of thinking: Yakında benim dediğime gelirsin. (b) ayılmak, kendine gelmek, (c) sükûnet bulmak, sakinleşmek, (öfke/ağrı/sızı vb.) geçmek.
Leave him alone and he'll soon come round. (d) dolaşıp gelmek, yolu uzatmak/dolaştırmak, etrafını dolaşmak.
We came round the fields as we didn't want to go through the woods in the dark. (e) barışmak, kavgaya son verip anlaşmak. Jim and
Mary often argue, but it doesn't take long to come round. (f) yine/tekrar gelmek.
The time has come round to get out winter clothes: Kışlık elbiseleri çıkartma zamanı yine geldi. (g)
come about ile ayni anlama gelir. (gemi/rüzgâr) yön/rota değiştirmek.
The ship came round to sail into port. (h)
come over ile ayni anlama gelir. ziyaret etmek.
come around/over and see us sometime. (i)
argo (kadın) âdet görmek, aybaşı olmak.
(a) come around, (b) (gemi) rüzgâr yönünde seyretmek.
günlük işler.
Her daily round of cooking and cleaning.
(yan yola) sapmak, yanyoldan gitmek, dolaşmak, dolambaçlı yoldan gitmek, (kalabalık vb.'den kaçınmak
için) etrafından dolaşmak.
We detoured around the flooded part of the highway.
bir diplomatın her günkü yaşamı
çevresinde toplanmak
Verb
yanına gelerek destek olmak
Verb
(a) gidivermek, etrafını dolaşmak, dolaşıp geçmek.
as you get round the corner: köşeyi dönünce.
(b) yayılmak, şayi olmak, (c) kandırmak, ikna etmek, razı etmek.
get round someone: dil dökerek birini kandırmak.
Father doesn't want to let us go, but I know how to get round him. (d) yenmek, üstesinden gelmek, altından kalkmak.
get round a difficulty: bir müşkülü yenmek.
get round the law: hilei şer'iyesini bulmak.
çevresine hızla bakmak
Verb
(a) (a) (düşünce, söz vb.) zihnine takılmak, zihnini işgal etmek, aklından çıkmamak.
There's a tune going round (in) my head. (b) go around.
(doktor) viziteye çıkmak
Verb
(bir şeyi, özellikle gıdayı) elden ele geçirmek/dolaştırmak.
(US) avare avare dolaşmak
Verb
her türlü olanağa başvurmak
Verb
yuvarlak şekil vermek
Verb
büyük şirketlerin üniversiteleri dolaşarak öğrencilerden iş arayanlara kendileriyle ilgili bilgi vermeleri
ve işe alma görüşmeleri yapmaları
Noun
dörtte bir daire kesitli çıta/pervaz
Noun
parti üyelerini toplamak
Verb
yan çizmek, önem vermemek, ciddiye almamak, önemsiz göstermeye çalışmak.
(ele alınması güç bir konudan, güçlükten vb.) kaçmak
Verb
(ele alınması güç bir konudan, güçlükten vb.) kaçınmak
Verb
cömertçe para harcamak
Verb
sığır budu, buttan kesilen parça.
Noun
(tersine) çevirmek, çevrilmek, dön(dür)mek, devret(tir)mek.
to turn round and round: habire dönmek,
dönüp durmak.
to turn round on someone: birisinin aleyhine dönmek.
dönüp aksi yöne gitmek
Verb
(a) hızla dönmek, (b) fırlamak, seğirtmek, koşmak.
He's just whipped round to his aunt's to tell good news.
tümaçı, 360°'lik açı.
Noun
vals gibi dönerek yapılan dans.
Noun
halka şeklinde dizilerek oynanan oyun.
Noun
palanganın alt makaralarını çekip ayırmak.
yuvarlak rakam/sayı.
Noun
yuvarlak ve okunaklı elyazısı.
Noun
palanga makaralarını birbirine yaklaştırmak.
dönüşmek, gelişmek, … haline gelmek.
The talk rounded into a plan.
yuvarlak miktarda alım satım yapma ya da böyle alıp satılan menkul kıymetler
(US) yüz hisseden fazla içeren hisse senedi paketi
yuvarlak rakam, yuvarlak hesap.
in round numbers: yuvarlak hesapla.
yuvarlak rakam/sayı.
Noun
bir hesabı yuvarlamak
Verb
üyelerin kendi mütalâalarını yazıp imzaladıkları mektup/tutanak vb..
Noun
yuvarlak imzalı dilekçe: imzaların aynı önem ve sırada olduğunu belirtmek için yuvarlak bir çerçeve oluşturacak
şekilde atıldığı dilekçe.
Noun
her oyuncunun ötekilerle en az bir defa karşılaştığı turnuva.
Noun, Sports
omuzları öne bükük ve sırtı yuvarlakça
but kebabı, sığır budundan kesilmiş kebaplık et.
Noun
yuvarlak masa toplantısı/konferansı, her üyeye eşit hak/yetki tanıyan toplantı.
Noun
Kral Arthur ve şövalyeleri(nin etrafında oturdukları masa).
Noun
yuvarlak masa(da oturan heyet), yuvarlak masa toplantısı.
yuvarlak masa müzakereleri
Noun
gemiyi rüzgâra karşı yöneltmek.
gidiş-dönüş seyahati.
round -trip: gidiş-dönüş.
başlangıcından sonuna kadar bir vadeli iş muamelesi
(a) (sığır/koyun vb. sürüsünü) toparlamak, bir araya toplamak.
We sent the dogs to round up the sheep. (b) toplamak, bir araya getirmek.
They had rounded people at gun point. (c)
den. palanga makaralarını birbirine yaklaştırmak.
tüm masrafların eklendiği özel fiyat
ağzında sakız çiğnemek
Verb
bir konuyu evirip çevirmek
Verb
birşeyin etkisinden sıyrılmak
Verb
birlikte masaya oturarak sorunu tartışmak
Verb
(yiyecek) herkesin yemesine yetecek kadar almak
Verb
dünya yolculuğuna çıkmak
Verb
hemen köşebaşında oturur olmak
Verb
bir yerde etrafa bakmak
Verb
çok turlu ihale
Economics
konuşmacının çevresinde toplanmak
Verb
dönüp dolaşıp aynı yere gelmek (faal olmaya rağmen sonuç alamamak
Verb