setting

  1. Noun yerleştirme, dizme, tertipleme, düzenleme.
  2. Noun durum, vaziyet, konum.
    This machine has 2 settings: fast and slow.
  3. Noun dekor, çevre, ortam, muhit.
    High mountains forming a beautiful setting for a holiday trip.
  4. Noun konunun geçtiği yer/zaman.
    Our story has its setting in ancient Rome.
  5. Noun mücevher yuvası/yatağı.
    a diamond in a gold setting.
  6. Noun bir kişilik yemek takımı.
  7. Noun, Music beste.
  8. Noun batma, batış, gurup.
    the setting of the sun.
batış
standart belirleme anlaşması Noun, Competition Law
başlangıç ayarı Noun
el ile dizme
far ayarı
makine ile yazı dizme
sayfa mizanpajı
sofra takımı: sofrada bir kişi için konulan tabak, kaşık, çatal, bıçak, bardak vb. Noun
ücret hadlerinin saptanması
ateşleme ayarı
sahne dekorasyonu
standart koyma
tertip
ücret tespit sistemi
mizanpli
bir hakem kararını iptal etme
ayırma
bir kenara koyma
bir senedin iptali
arazisınırlaması
kuruluş maliyeti
ayarlanma düzeni
takrir
ayrıntılarını göstererek
sebepleri belirtme
tahliye
ateşleme ayarı
yola çıkma
ateşleme
yola çıkma
perakende fiyatını koyma
düzme
tesis etme
dizme
kurma
tertip
konma
bir teklife karşı çıkmak Verb
birini sertçe paylamak Verb
standart belirleme anlaşması Noun, Competition Law