she'll

  1. she shall.
kabuk, kavkı, istiridye kabuğu.
sea shell: deniz kabuğu. Noun
yumurta kabuğu. Noun
ceviz, fındık, badem vb. kabuğu. Noun
sert mahfaza/kılıf/tabaka.
shell ice: buz tabakası. Noun
içe kapalılık.
One could not penetrate his shell. Noun
mermi kovanı. Noun
mermi, gülle, obüs.
shells bursting all around: etrafta patlayan gülleler.
shell hole:
patlayan merminin toprakta açtığı çukur.
shell shock: savaştan ilerigelen ruhsal çöküntü.
Noun
bina iskeleti.
After the fire, only the shell of the school was left. Noun
ekmek kadayıfı gibi önceden fırınlanmış tatlı hamuru. Noun
kabuk: (a) atom içinde enerji seviyeleri aynı olan elektronlardan oluşan katman, (b) enerjileri yaklaşık
olarak eşit olan çekincikler
(nuclein) grubu.
Noun, Physics
ince uzun yarış sandalı. Noun
yumuşakça, kabuklu hayvan (salyangoz vb.). Noun
ceket altına giyilen kolsuz kadın bluzu. Noun
kabağunu çıkarmak/soymak. Verb
(darı, mısır, buğday vb.) koçandan/başaktan ayır(ıl)mak, tanele(n)mek. Verb
gülle yağdırmak, bombardıman etmek. Verb
kovan Noun, Military
mermi kovanı Noun, Military
fişek kovanı Noun, Military
ayıklamak Verb
akikli salyangoz kabuğu (bunlardan bazıları karada raslanan en iri kabuklardır).
uçaksavar mermisi Noun, Military
sankabuklu
(Arcidae): kabuğu sandala benzeyen çift kabuklu yumuşakça. Noun
rulman yatağı
ateş almama
kör mermi
beklenilmeyen bir şok
çevresiyle ilgilenmek, başkalarile dostluk kurmak, kabuğundan çıkmak.
nakitten başka sabit mal varlığı bulunmayan şirket
nakitten başka sabit malvarlığı bulunmayan şirket
abalone Noun
elektron kabuğu Noun, Biology
zehirli gaz bombası/mermisi.
yarım kabuk: midye, istiridye vb. gibi iki kabuklu deniz hayvanlarının kabuklarının her biri. Noun
uzlaşmaz kimse
sert kabuklu
(US) çetin ceviz
gelişmeden kalmış olmak Verb
daha gelişim aşamasında
şişe-kabuklu: lamba şişesine benzeyen kabuklu hayvan. Noun
deniz salyangozu
(Naticidae). Noun
havan mermisi Noun, Military
havan mermisi Noun, Military
istiridye kabuğu.
etli/sebzeli börek.
pina Noun, Zoology
deniz çakısı, ustura midyesi
(Ensis directus).
kabuğuna çekilmek, içine kapanmak, çevresiyle ilgiyi kesmek.
tabela bankası Noun, Banking
tabela banka Noun, Criminal Law
kabuklu fasulye/bakla/bezelye.
kovan Noun, Military
mermi kovanı Noun, Military
fişek kovanı Noun, Military
tabela şirket Noun, Criminal Law
kabuk inşaat, ince eğri yüzeyler şeklinde betonarme inşaatı.
paravan şirket Noun, Law
kabuk temel Noun, Construction
üçkâğıtçılık.
sıcak ülkelerde smokin yerine giyilen dar ve kısa ceket. Noun
bir fabrikanın iskeleti
(para) vermek/sökülmek, ödemek.
parasını ortaya koymak Verb
parasını istemeye istemeye vermek Verb
masraf görmek Verb
muhabbet kuşu
(Melopsittacus undulatus): sarı-siyah benekli yeşilimsi tüylüleri ve birçok değişik
renklileri vardır; evlerde beslenir.
Noun
şarapnel işlemez
savaştan ileri gelen ruhsal çöküntü
fişek
av fişeği
boş kovan Noun, Military
boş mermi kovanı Noun, Military
boş fişek kovanı Noun, Military
boş kovan Noun, Military
boş mermi kovanı Noun, Military
boş fişek kovanı Noun, Military
ışık mermisi: geceleri hedefleri aydınlatmakta kullanılan top mermisi. Noun
sandalımsı yumuşakça
(Scaphopoda). Noun
bağa, kaplumbağa kabuğu.
nimfa kelebeği
(Nymphalis californica). Noun