situation

  1. Noun (a) durum, vaziyet, hal, keyfiyet.
    to explain the situation: durumu izah etmek.
    embarrassing
    situation: can sıkıcı/müşkül durum.
    to find oneself in an unfortunate situation: müessif/acıklı bir duruma düşmek. (b) özel durum, kritik vaziyet.
  2. Noun yer, mevki, mahal.
  3. Noun iş, görev, vazife, memuriyet.
    to get a situation: iş bulmak, memuriyete girmek.
    to be out of
    a situation: işsiz kalmak.
bulunduğu mevkiden çok daha iyisine layık olmak Verb
işini bırakmak Verb
ağız kullanmak Verb
kömür stok durumu
feci bir durum
iş başvurusunda bulunmak Verb
iş başvuru sunda bulunmak Verb
durumu değerlendirmek Verb
denetim durumu
denetim sitüasyonu
düşük ücretli iş
çok tehlikeli durumda olmak Verb
mali durumu kötü olmak Verb
güç durum da kalmak Verb
duruma hâkim olmak Verb
siyasi durumdan haberi olmamak Verb
bir durum için tam aranan şey olmak Verb
iş durumu
likidite durumu
içinden çıkılmaz durum
durumun değişmesi
kömür stok durumu
güç bir duruma hâkim olmak Verb
siyasal durum hakkında rapor
rekabet durumu
çatışma durumu
anlaşmazlık durumu
yüzleştirme durumu
bir durumla baş etmek Verb
kredi politikası durumu
kriz durumu
acil durum
borç durumu
nazik durum
nüfus durumu
felaket durumu
durumu tartışmak Verb
durum müzakeresi yapmak Verb
müzakere etmek Verb
durumun ciddiliği
ekonomik durumu düzeltmek Verb
ekonomik durum
acil durum Noun
vartayı atlatmak Verb
bir piyasa durumundan yararlanmak Verb
bir piyasa durumundan yararlanma
dış ekonomik durum
fevkalade durum
ihtiyaç durumu Noun
mali durum
maddi durum Noun
mali durum
gıda maddeleri durumu
dış politik durum
genel durum
devlet memurunun mevkii
ciddi durum
uluslararası durumun ciddiyeti
bir durumu ele almak Verb
durumu iyice kavramak Verb
tehlikeli durum
bir mevkide olmak Verb
mevkii işgal etmek Verb
mevki işgal etmek Verb
resmi bir mevki işgal etmek Verb
olmayacak durum
(siyasi) durumun düzelmesi
faiz oranı durumu
iş pazarı durumu
iş piyasasının durumu Noun
hukuki durum Noun, Law
kanuni durum
iş siyaset durumu
bölgesel durum
durumdan elden geldiği kadar yararlanmak Verb
işgücü durumu
piyasa durumu
piyasanın durumu
duruma hâkim olmak Verb
bir duruma hâkim olmak Verb
para durumu
parasal durum
para piyasası durumu
meydan okumak Verb
bir duruma karşı durmak Verb
zor bir durumu atlatmak Verb
patent durumu
politik durum
kötü piyasa durumu
fiyat durumu
birini belli bir mevki için yetiştirmek Verb
kâr durumu
uluslararası durum
bir durumu düzeltmek Verb
bir duruma çare bulmak Verb
satış durumu
durumu kurtarmak Verb
güvenlik durumu
(politika) güvenlik durumu
borsanın durumu
hisse senedi piyasası durumu
tedarik durumu
uluslararası durumu gözden geçirmek Verb
uluslararası durumu değerlendirmek Verb
bir durumu bütün sonuçlarıyla kavramak Verb
gergin durum
nazik durum
âcil bir duruma çare bulmak, sıkışık bir anda (Hızır gibi) yetişmek.
çok tehlikeli durum
bir durumla baş etmeye çalışmak Verb
güç durum
ciro durumu
durumun aciliyeti Noun
münhal yer
iğneli fıçı
durum hakkında görüşler Noun
durumu nasıl değerlendiriyor ?
dünya ekonomik durumu
dünya ekonomik durumu
dünya durumu
durum analizi Management
durum komedisi, yanlışlıklar/anlaşmazlıklar komedisi.
çok şey vaat eden mevki I
tehlikeli durum
durum planı
seyrek rastlanan durum
(en son askerî) durum raporu.
(askerî/siyasî) istihbarat merkezi/odası.
iş arayan
memleket dışında bir iş bulmak Verb
yurtdışında iş bulmak Verb
bir durumu ustaca idare etmek Verb
bir durumu kontrol altında tutmak Verb
duruma hâkim olmak Verb
durumu daha da korkunç yapmak Verb
tüy dikmek Verb
resmilik resmiyete dökmek Verb
özel durum yatırımı
durumu bir bakışta özetlemek Verb
bu gecikmeye gelmek mez
durum kontrol altında
mevkii iyi iş
to make a general survey of the international Verb