spoil

  1. boz(ul)mak, çürü(t)mek, ihlâl etmek, halel getirmek, zarar vermek
    mec. kaçırmak.
    to spoil the
    beauty of something: bir şeyin güzelliğini bozmak/güzelliğine halel getirmek.
    The fruit has spoilt in the hot sun: kızgın güneş altında meyve çürüdü.
    to spoil a joke: şakanın tadını kaçırmak.
    The news spoiled my appetite: Haber iştahımı kaçırdı.
  2. şımar(t)mak, az(dır)mak, ahlâkını bozmak.
    a spoiled child: şımarık çocuk.
    to be spoiled: şımar(tıl)mak.
  3. yağma/talan etmek, soymak.
    to spoil a rich man of his goods: zenginin malını yağma etmek.
    spoil
    the Egyptians: düşmanın her şeyini yağma etmek.
  4. yeni seçilenlerin nüfuz suiistimali, vurgunculuk.
  5. enkaz, döküntü, bozuk/işe yaramaz malzeme.
tatlı yiyerek iştahını kapatmak Verb
oy pusulasını bozmak Verb
birinin işini/plânını bozmak.
azdırmak Verb
kokutmak Verb
arayı açmak Verb
cıvıtmak Verb
filiz ve curuf yığını
kömür
malzeme israf etmek Verb
şımartmak Verb
birinin adına leke sürmek Verb
keyfini kaçırmak Verb
birinin işini bozmak Verb
birinin işinıbozmak Verb
birinin mallarını yağma etmek Verb
yazık etmek Verb
maskara etmek Verb
tadını kaçırmak Verb
(US) seçimi kazanan parti üyelerine memuriyet verme sistemi
eğlencenin tadını kaçırmak Verb
görünümünü bozmak Verb
Kızını dövmeyen dizini döver.
az bir masraftan kaçınıp büyük zarara girmek.
Bir işe çok kimse karışırsa o iş yürümez.