spoon

  1. kaşık.
  2. kaşık dolusu.
  3. kaşık şeklinde nesne, bilhassa olta ucu/zoka.
    spoon hook: kaşıklı çengel olta.
  4. golfta kaşık uçlu değnek.
  5. kaşıklamak, kaşıkla yemek.
    to spoon (up) one's soup: çorbayı kaşıklamak.
  6. kaşıklı olta ile balık tutmak.
  7. golf/kriket topunu vurup havalandırmak.
  8. oynaşmak, sevişmek.
zengin bir ailenin çocuğu olmak Verb
doğuştan şanslı olmak Verb
paşa çocuğu olmak Verb
zengin aileden, zengin ailenin çocuğu olarak doğmuş.
kahve kaşığı.
tatlı kaşığı
ucuz/kirli lokanta, özellikle yağda kızartılmış yemekler yapan gayrısıhhî lokanta.
ölçü kaşığı Noun, Food-Kitchen
nevale çatalı: nevale (ordövr) dağıtmakta kullanılan, biri kıvrık ve keskin 3 dişli çatal. Noun
gümüş kaşık.
be born with a silver spoon in one's mouth: (a) zengin bir ailede doğmuş olmak, (b) yıldızı parlak olmak.
kevgir Noun, Food-Kitchen
çorba kaşığı
çorba kaşığı
çay kaşığı
tahta kaşık Food-Kitchen
yarışmada sonuncuya verilen ödül
mısır unu, süt, yumurta ve yağ ile yapılan ekmek. Noun
kaşık tatlısı: hamuru kaşıktan tavaya dökülerek pişirilen tatlı. Noun
kevgir Noun, Food-Kitchen
kevgir Noun, Food-Kitchen