strain

  1. Noun, Biology suş (Kaynak: Evrim Çalışkanları)
  2. fazla germe(k).
    to strain a rope: ipi fazla germek.
    The strain on the rope was tremendous: İp çok fazla gerilmişti.
  3. zorlama(k), kasma(k).
    stand the strain: zora dayanmak.
    Their friendship stood the strain:
    Herşeye rağmen dost kaldılar.
  4. (adaleyi vb.) zorlayarak incitme(k), zora getirme(k), burk(ul)ma(k).
    to strain one's back: belini incitmek.
  5. zorlayarak eğme(k)/bükme(k)/şeklini bozma(k).
  6. normal sınırı aşma(k), (kapsamını) genişletme(k).
    to strain the law: yasa sınırlarını aşmak.
    to
    strain the meaning of a word: bir kelimeyi (a) geniş anlamda kullanmak, (b) kendi çıkarına göre yorumlamak.
    to strain a point: bir fikri aşırılığa götürmek.
  7. aşırı istekte bulunma(k), çok şey bekleme(k).
    to strain one's luck.
    The education of my boy
    puts a great strain on my resources: Oğlumun öğrenim masrafı bütçeme ağır bir yüktür.
  8. süzme(k), süzgeçten geçirme(k).
    to strain gravy.
  9. sıkma(k), sıkıp suyunu çıkarma(k).
    to strain the water from spinach.
  10. süzerek taneleri ayırma(k).
    to strain seeds from orange juice.
  11. bağrına basma(k), kucaklama(k).
    The mother strained her child close to her breast.
  12. zorlama(k), icbar etme(k), tazyik etme(k).
  13. kuvvetle çekme(k), çekiştirme(k).
    a dog straining at a leash.
  14. fazla/aşırı gayret gösterme(k), kendini zorlama(k), olanca kuvvetini sarfetme(k), çok uğraşma(k).
    to
    strain at/after something: bir şeyi elde etmek için çok uğraşmak.
    to strain every nerve: bütün gayretini sarfetmek.
    to strain oneself: kendini zora getirmek/fazla yormak, vücudun bir yeri burkulma(k).
  15. damla damla ak(ıt)ma(k), süz(ül)me(k).
    to strain off the vegetables: sebzenin suyunu süzmek/kevgirden geçirmek.
  16. eleme(k).
  17. ger(il)me, zorla(n)ma, zora gelme.
  18. burkulup incinme.
  19. aşırı ruhî/duygusal gerginlik/yorgunluk.
    mental strain: zihnî yorgunluk.
  20. zor, zorluk, meşakkat, sıkıntı.
    the strain of modern life: modern hayatın zorlukları/meşakkati.
  21. kuvvet etkisiyle birim boyutlu cismin şekil değiştirmesi, zorlanma.
    bending/breaking strain: bükülme/kırılma
    zorlanması.
    parts under strain: zorlanan parçalar.
  22. Noun nesil, soy, silsile, aile.
    There is in him a strain of English blood: Onda biraz İngiliz kanı vardır.
  23. Noun (hayvanlarda) soy, ırk.
  24. Noun (bitkilerde) tür, cins.
  25. Noun iz, eser, nişane, emare.
  26. Noun cins, nevi.
  27. Noun belagat.
    thelofty strain of Cicero.
  28. Noun
    strains: nağme, makam.
    the strains of nightingale: bülbülün nağmeleri.
  29. Noun müzik parçası, şarkı, hava.
    the martial strains of the band: bandonun askerî havaları.
  30. Noun şiir parçası.
  31. Noun tarz, üslûp, eda, ton, yazış/söyleyiş tarzı, kastedilen anlam/meal.
    a humorous strain: mizahî
    bir üslûp/eda.
    He said a lot more in the same strain: Bu mealde daha çok şey söyledi.
  32. Noun mizaç.
otoritesini zorlamak Verb
kredisini zorlamak Verb
gözlerini yormak Verb
gücünü zorlamak Verb
yetkilerini aşmak Verb
haklarını kötüye kullanmak Verb
kredi durumu gerginliği
kalp sıkıntısı
iç politik gerilim
zihin yorgunluğu
sosyal gerginlik
azami yük
örselenmiş durumda
bir kanunu tahrif etmek Verb
kanunu tahrif etmek Verb
özel muamele yapmak Verb
vicdanen çekinmek Verb
çok uğraşmak Verb
pireyi deve yapmak Verb
kontroldan sıyrılmaya/kurtulmaya çalışmak, serbest kalmaya çabalamak.
inandırıcılıktan uzak olmak Verb
krediden fazla çekmek Verb
son derece gayret göstermek, bütün gücünü harcamak.
uzama kısalma ölçüsü
para piyasasında gerginlik
likidite politikasını zorlamak Verb
rekabetin yarattığı gerginlik
çağdaş yaşamın yarattığı gerginlik
kanunu yanlış yorumlama
krediyi zorlama
genel ekonomi üzerindeki gerginlik
bir parçayı kendi çıkarına göre yorumlamak Verb
metni yanlış yorumlama
ıkınmak Verb
biri için büyük yük olmak Verb
likidite için yük teşkil etmek Verb
işin gerginliğine artık katlanamamak Verb
birinin mali kaynakları üzerindeki ağır yük
düzlem deformasyon modeli Noun, Construction
çağdaş yaşamın gerginliğini çekmek Verb
sineğin yağını aramak, herşeye bahane bulmak, mızmızlık yapmak.
to strain at a gnat and swallow a
camel: önemsiz şeyler üzerinde durup önemlileri ihmal etmek.
milli marşın nağmelerine