stray

  1. sürüden ayrılmış/başıboş (hayvan).
  2. aylak/başıboş/avare/serseri (kimse), yanlış yola sapmış/yolunu sapıtmış (adam).
  3. evden kaçmış/yersiz yurtsuz (çocuk).
    waifs and strays: kimsesiz/yersiz yurtsuz çocuklar.
  4. rastgele, tesadüfî, arasıra vukubulan.
    stray bullet: serseri kurşun.
    stray customer: beklenmedik müşteri.
  5. Physics dağınık, kaçak.
    stray light: dağınık ışık.
    stray magnetic field: kaçak magnetik alan.
    stray
    radiation: dağınık ışım.
  6. sürüden ayrılmak.
  7. doğru yoldan ayrılmak, yolunu şaşırmak/ sapıtmak, yanlış yola sapmak, dalâlete düşmek.
    to stray from
    the main road: ana yoldan ayrılmak.
    to stray from the point: konudan ayrılmak, sadet dışına çıkmak.
  8. başıboş/aylak/avare dolaşmak.
    let one's thoughts stray: zihni/düşünceleri dağılmak, düşüncelere dalmak.
serseri kurşun
sokak kedisi
sürüden ayrılmış sığırlar
tesadüfi müşteri
tesadüfen uğrayan müşteri
sapılmak Verb
konu dışına çıkmak Verb
toplumdan ayrılanları topluma döndürmek Verb
sürüden ayrılan koyunları sürüye iade etmek Verb
başıboş dolaşan hayvan sürüsünü ağıla kapamak Verb