korkudan süklüm püklüm olmak
Verb
ümitsiz bir durumda olmak
Verb
birini göz ucuyla izlemek
Verb
ejder kuyruğu: ekliptik düzlemin ay veya bir gezegenin alçalış yörüngesi ile kesiştiği nokta.
yalnız fürularına ve füruundan belli bir zümreye intikal edebilen mallar
bir kimsenin miras yolu ile sahip olduğu
kaplanı kuyruğundan yakalamak, çıkmaza saplanmak, kurtuluşu kurtulmamaktan daha tehlikeli bir durumla karşılaşmak.
bir şeyin püf noktasını bilmek
Verb
polis tarafından izlenmek
Verb
muayyen bir mirasçı grubuna veya mirasçılara hasredilen menfaat
kertenkele kuyruğu
(Saururus cernuus): K. Amerikaya özgü yapraksız küçük beyaz çiçek açan kalımlı ot.
Noun
kaçmak, tüymek, toz olmak.
aslanı ininden çıkarmak, uyuyan aslanı uyandırmak, hükümeti (özellikle İngiliz hükümetini/milletini)
kızdıracak harekette bulunmak.
(İngilizi sinirlendirmek için) damarına basmak.
aslanın kuyruğuyla oynama (İngiliz hükümetine karşı yapılan eleştiri
bir an, çok kısa bir zaman.
bir gemiyi rıhtıma palamarla sıkıca bağlamak
Verb
birini adım adım izlemek
Verb
geride kalarak dağıtmak
Verb
araç zinciri oluşturmak
Verb
frak.
dress-coated: fraklı.
Noun
belli bir mirasçı grubuna ya da belli mirasçılara hasredilen servet
karının mirasçı grubuna hasredilmiş
artık gaz
Noun, Chemistry
kandaş mirasçı grubuna hasredilmiş
(otomobil) kuyruk lambası
Noun
kuyrukluyıldız kuyruğu
Noun, Astronomy
yürüyen bir ordunun kuyruğu
yavaş yavaş dinen fırtına
sayfanın son satırları
Noun
kuyruk rotoru
Noun, Machines
birini adım adım izlemek
Verb
tek bir mirasçıya hasredilmiş miras
spin ile ayni anlama gelir. dönerek diklemesine iniş.
ayakların baş olması hali, astların üstlere emir vermesi, işlerin tersine dönmesi.
The tail wags the dog: Dünya tersine dönüyor = Ayaklar baş oldu.
How wags the world? Ne var ne yok?
So wags the world: İşte dünya böyledir.
The world wags and we wag with it: Dünya ile birlikte yuvarlanıp gidiyoruz.
kuyruğun sonunda gelmek
Verb
sigorta süresinin bitiminden çok zaman sonra ihbar olunan veya ödenen hasarlar
Noun
anlamak, bir manâ vermek.
Can you make head or tail of the letter? Mektuba bir manâ verebildin mi?
anlamamak, mana verememek, sırrını çözememek.
I couldn't make head or tail of her explanation: İzahından bir şey anlamadım.
hiçbir şey anlayamamak
Verb
grenadier ile ayni anlama gelir. uzun kuyruklu balık
(Macrouridae): gövdesi geriye doğru
incelerek sıçan kuyruğu gibi uzun bir şekil alan derin deniz balığı.