the past

fling the past in someone's face

birisinin geçmiş kusurlarını yüzüne vurmak, kirli çamaşırlarını ortaya sermek.

break with the past

geçmişle ilişkisi kalmamak Verb

break with the past

geçmişle bağlarını koparmak Verb

break with the past

geçmişten kopmak Verb

come to terms with the past

geçmişle yüzleşmek Verb

crime for which someone was convicted in the past

sabıka

during his occupancy of the past

mevkii işgal ettiği sırada

efface unpleasant memories of the past

geçmişin tatsız anılarını silmek

face the past

geçmişle yüzleşmek Verb

in the past

vaktiyle

in the past

eskiden

live in the past

geçmişte yaşamak Verb

live in the past

geçmişe takılıp kalmak Verb

live in the past

geçmişteki olayları atlatamamak Verb

rake over the ashes of the past

geçmişi eşelemek Verb

relics of the past

geçmişten kalan yadigar

unlike in the past

geçmişte yaşananların aksine Adverb

from the past to the present

geçmişten günümüze

from the past to the present

dünden bugüne

If only ... (used to reinforce the past conditional taste)

Keşke ...

link between the past and the future

geçmiş ile gelecek arasındaki bağ

throw the lessons of the past to the winds

geçmiş deneyimlerinden ders almak Verb

be first past the post

galip çıkmak Verb

first past the post system

tek türlü oylama sistemi

in the more distant past

daha uzak geçmişte Adverb

In the not-so-distant future

Çok da uzak olmayan bir gelecekte Adverb

In the not-so-distant past

Çok da uzak olmayan bir geçmişte Adverb

in the recent past

daha yakın geçmişte Adverb

link between past and the future

geçmiş ile gelecek arasındaki bağ

past the prime of youth

geçkin

the back past of a saddle

terki

the road runs past our house as time goes (by

yol önümüzden geçmek yor zaman geçtikçe