açıktan (ödeme), elden (ödeme), kayıtdışı (ödeme)
Adverb
fısıltı ile, yavaş sesle.
to swear under one's breath: yavaş sesle (içinden) küfretmek.
to protest under one's breath: homurdanmak.
Herhangi Bir Biçimde Tutulan Veya Hapsedilen Kişilerin Korunması İçin Prensipler Bütünü
Noun, International Law
kendi adı altında iş yapmak
Verb
kendi hesabına iş yapmak
Verb
(a) ayağını kaydırmak, plânlarını bozmak, (b) delillerini çürütmek.
yalan dolanla kendine yol açmak
Verb
bir satış sözleşmesi nedeniyle yükümlülüklerini yerine getirmek
Verb
(a) kızdırmak, öfkelendirmek, sinirlendirmek, canını sıkmak, damarına basmak, (b) etkilemek, duygulandırmak.
birinin ayaklarına dolaşmak, işine engel olmak.
bir kimsenin burnu dibinde yer almak
Verb
gözünün önünde olup bitmek
Verb
birini emrine tabi kılmak
Verb
bir şeye yetkili olmak
Verb
örnek olmak istememek
Verb
kendi yeteneğini gizlemek
Verb
mektuplarını kilit altında tutmak
Verb
haberi kimseye söylememek
Verb
gecik(tir)mek, vaktinde harekete geçmemek, savsaklamak, ihmal etmek, âtıl davranmak, fırsatı kaçırmak.
bir teminat altında haklarını kaybetmek
Verb
bir teminat altında haklarını kaybetmek
Verb
düşmanlığını dostluk maskesi ardına gizlemek
Verb
atik davranmak, vakit kaybetmemek, zamanında harekete geçmek, çok faal olmak.
çok faaliyet göstermek
Verb
aşkın sigorta
Noun, Insurance
Evrensel hizmet yükümlülüğü altında postacılık faaliyetleri (NACE kodu: 53.1)
Noun, Trades-Professions
Evrensel hizmet yükümlülüğü altında postacılık faaliyetleri (NACE kodu: 53.10)
Noun, Trades-Professions
bir kitabı kendi adıyla yayımlamak
Verb
bir kitabı kendi adına yayımlamak
Verb
birini himayeye almak
Verb
birini koruma sına almak
Verb
(a) karnın(d)a, midesin(d)e.
With a few scotches under his belt, he's everyone's friend: Birkaç
kadeh viskiyi midesine indirince herkesle ahbap kesilir. (b) görmüş geçirmiş.
He already had a few hand-to-hand fights under his belt when he was sent to front: Cepheye gönderilmeden önce birkaç süngü harbi görmüş geçirmişti.
gizli, saklı, mahrem.
Keep it under your hat! Kimseye söyleme! Aramızda kalsın!
gizli.1 9.
under one's eyes: gözlerinin önünde.
elinde, eli altında, etkisi/yetkisi dahilinde.
to be under someone's thumb: birisinin etkisi/tahakkümü
altında olmak.
to keep someone (well) under one's thumb: birisini etki altında bulundurmak, avucunun içine almak.
himayesi altında, … tarafından korunan.
(Birisinin) gözünün önünde, göz göre göre, apaçık/âşikâr bir şekilde, burnunun dibinde.
avukatına danışmak bahane siyle
eksik sigorta
Noun, Insurance
eksik sigorta yapmak
Noun, Insurance
tezgâh altı, yasadışı, kaçak
Adjective
(olta mantarı) suya batmak.
(gemi) dalgalara karşı.
The ship was bows under most of the storm: Fırtına esnasında gemi çoğunlukla
dalgalara karşı yol aldı.
râmetmek, boyun eğdirmek, kendine tâbi kılmak.
(a) idare/kontrol edilmek, … tarafından yönetilmek, …'e bağlanmak, idaresine girmek.
This committee will come under the new Education Department. (b) maruz kalmak, uğramak, karşılaşmak.
We came under heavy gunfire.
to come under someone's influence: birisinin etkisi/nüfuzu altına girmek. (c) … (başlığı) altında bulunmak.
What heading does this come under? Buna ne başlık vereceğiz?
piyasa fiyatından aşağı satmak
Verb
Avustralya veya Yeni Zelanda'da.
(a) görevli/sorumlu olmak, (b) … sınıfına/grubuna girmek/dahil olmak, … olarak dasnif edilmek, tâbi olmak, maiyetine girmek.
(a) altına girmek, (b) altından geçmek, (c) önlemek, kontrol altına almak, hakkından gelmek.
get a fire under: yangını söndürmek.
(a) iflâs etmek, mahvolmak, (b) (gemi) batmak, (c) katlanmak, duçar/maruz olmak, (yük/sorumluluk altında) ezilmek.
(a) dayanamamak, çökmek, yenilmek, teslim olmak, (b)
k.d. iş hayatında başarı gösterememek, batmak,
iflâs etmek.
His business went under.
(bir şeyi) kontrol etmek
Verb
hâkim olmak, kontrol altında tutmak.
He kept his feelings under. We tried to keep the fire under.
Verb
baskı altında tutmak, hükmetmek, tahakküm etmek.
Formers rulers kept the people under.
Verb
(a) iş altında ezmek, işe boğmak, (b) hezimete uğratmak, tamamen yenmek.
çift sürerek bir şeyi toprağın altına koymak
Verb
tutuklu, mevkuf.
to place/put someone under arrest: bir kimseyi tutuklamak/tevkif etmek.
house/open arrest: göz hapsi.
(a) yelken açmış, pupa yelken, (b) çadırda.
to sleep under canvas: çadırda yatmak/uyumak.
yelkenli, yelkenle hareket eden.
bir şirket ticarete başlarken (genellikle pahalı olan) başlangıç aşamasından geçmesini sağlayacak kadar
yeterli sermayesi olmaması durumu
incelenmekte, gözden geçirilmekte, tetkik edilmekte.
the question under consideration: incelenmekte olan sorun.
yönetilebilir, kumanda/idare edilebilir, kontrol altında, yola gelir, uysal.
be under control:
yönetilebilmek, kontrol altında olmak.
bring under control: yola getirmek, duruma hâkim olmak, işleri yoluna koymak.
It took the teacher months to bring her class under the control.
himaye altında, koruyucu kuvvet eşliğinde.
(a) gizlice, hafiyen, (b) gizlenmiş, sığınmış, (c) zarf içinde.
under separate cover: ayrı bir
zarfta.
address someone under cover of another: başkası vasıtasıyla birine mektup göndermek.
kadının kocasının himayesi altında olması
gözetim altında
Adjective
baskı altında
Adverb, Law
(a) ateş altında (özellikle askerî birlik).
to show courage under fire. be under fire:
düşman ateşine maruz kalmak. (b) tenkide/eleştiriye maruz, muaheze edilen, hücuma uğramış.
noksan sigorta (sigorta bedelinin sigorta konusunun gerçek değerinden düşük olması
kiracısı olduğu bir mülkü başkasına kiralamak
Verb
seyir halinde, yelken açmış olarak.
ilâçla yatıştırılmış/teskin edilmiş.
He's under sedation and resting quietly in bed.
bugünkü şartlar altında
Adverb
yedeğe alınmış, yedekte çekilmekte.
yolda, hareket halinde, devinmekte, seyir halinde.
Adverb
(sükûnetten) harekete geçerek.
Adverb
ilerlemekte, başlanmış, yoluna girmiş.
Prepatations were under way .
Adverb
(a) ilerlemekte, hareket halinde.
be under way: (gemi) hareket halinde olmak.
get under way:
(gemi) hareket etmek,
mec. işe başlamak. (b) gelişmekte, devam etmekte.
The program is under way.
ağırlıkça eksik gelmek
Verb
(halktan) gizli, saklı.
keep under wraps: gizli tutmak, gizlemek, saklamak.
take the wraps off: açığa çıkarmak, açıklamak.
temyiz edilen ...
Adjective, Law
hacir altına alınmak
Verb
tamirat halinde olmak
Verb
polis eşliğinde sevk etmek
Verb
fiyatının altında satmak
Verb