uzun

Turkish-English Translation

  1. great
  2. far
  3. lengthy
  4. sustained
  5. flowing
  6. long
  7. baguette
  8. tagliatelle
  9. legal-size
  10. tall
Turkish-English translations from Zargan's own database

Turkish-English Phrases

kısa dönem
short run Noun
kısa dönem
short term Noun
kısa dönem
short-run Adjective
kısa dönem
short-term Adjective
kısa dönemde
in the short run Adverb
kısa dönemde
in the short term Adverb
kısa dönemli
short-run Adjective
kısa dönemli
short-term Adjective
kısa süreli
short-run Adjective
kısa süreli
short-term Adjective
kısa vade
short run Noun
kısa vade
short term Noun
kısa vade
short-run Adjective
kısa vade
short-term Adjective
kısa vadede
in the short run Adverb
kısa vadede
in the short term Adverb
kısa vadeli
short-run Adjective
kısa vadeli
short-term Adjective
orta ve uzun vadede
in the medium and long term Adverb
uzun süredir çok satan ürün (özellikle kitap)
longseller Noun, Commerce
aşırı uzun
lengthy
çok uzun
over long
daha uzun
farther
eli uzun
pincher
en uzun
farthest
en uzun
the longest
mesafe bakımından uzun
long
normalden uzun
transbus
uzun adım
stride
uzun adımlarla yürümek
to stride Verb
uzun adımlı
long-stepped
uzun araç
long vehicle
uzun arayıştan sonra bulmak
to find something after a long hunt Verb
uzun atlama
long jump Noun, Sports
uzun baca
smokestack
uzun bacaklı
leggy
uzun bir nutuk çekmek
to deliver a long harangue Verb
uzun bir süre
yonks
uzun boylu
tall
uzun çırçır
snouted wrasse Noun, Zoology
uzun çizgi
em-dash Information Technology
uzun dalga
long wave
uzun dönem
long period
uzun dönem
long run Noun
uzun dönem
long term Noun
uzun dönem
long-run Adjective
uzun dönem
long-term Adjective
uzun dönemde
in the long run Adverb
uzun dönemde
in the long term Adverb
uzun dönemli
long-run Adjective
uzun dönemli
long-term Adjective
uzun eldiven
gauntlet
uzun elli
longimanous
uzun elli
sneak thief
uzun elt
wordy telegram
uzun film
feature film
uzun film
full- length film
uzun film
full-length film
uzun forvet
power forward Noun, Sports
uzun gelincik
ling Noun, Zoology
uzun giysi
robe
uzun hizmet süresi
long service
uzun keler
guitarfish Noun, Zoology
uzun konuşmak
to speak volumes Verb
uzun konuşmak
to spiel Verb
uzun lafın kısası
the long and the short of it
uzun lafın kısası
in a word
uzun liste
long list
uzun menzilli
long range
uzun menzilli
long-ranged
uzun mesafe sivil uçak
long range civil aircraft
uzun mesafe yön tayini
long range direction finding
uzun mesafede
out and away
uzun mesafeli
long distance
uzun namlulu
long-barreled Adjective, Military
uzun ömürlü
longevous Adjective
uzun ömürlü olmak
to live to a great age Verb
uzun ömürlülük
durability Noun
uzun ömürlülük
longevity Noun
uzun ömürlülük
longevity (Kaynak: Evrim Çalışkanları) Noun, Biology
uzun öykü
novelette Noun, Language-Literature
uzun potin
top boots
uzun pozisyon
long position Noun, Banking
uzun saatler boyu çalışmak
to work long hours Verb
uzun saç
long hair
uzun şaryolu daktilo
long-carriage typewriter
uzun serüvenli
odyssey
uzun sıcak yaz
long hot summer
uzun solukluluk
longevity Noun
uzun süredir
for quite some time Adverb
uzun süreli
long-run Adjective
uzun süreli
long-term Adjective
uzun süreli üzüntü
careworn
uzun sürelilik
longevity Noun
uzun süren
long
uzun süren
perennial
uzun süren
lingering
uzun süren müzakere
long drawn out discussion
uzun süren oturum
overtime session
uzun süren tatsız iş
dry work
uzun sürmeyen başarı
short-lived success
uzun tatil
long vacation
uzun tecrübe şartı
long experience essential
uzun telgraf
wordy telegram
uzun terane
long song
uzun ton
long ton (1016 kg
uzun uzadıya
prolix
uzun uzadıya
at length
uzun uzadıya anlatmak
to rehearse Verb
uzun uzun açıklamalarda bulunmak
to enter into long explanations Verb
uzun uzun bakmak
to gaze Verb
Uzun uzun düşündüm.
I gave it a lot of thought.
uzun uzun düşünmek
to ponder Verb
uzun uzun düşünülerek karar verilen yalan
deliberate lie
uzun uzun hesapladıktan sonra
after much calculation
uzun uzun nasihat çekmek
to sermonize Verb
uzun uzun soru sorduktan sonra
after prolonged questioning
uzun vade
long run Noun
uzun vade
long term Noun
uzun vade
long-run Adjective
uzun vade
long-term Adjective
uzun vadede
over the long term Adverb
uzun vadede
ultimately Adverb
uzun vadede
in the long run Adverb
uzun vadede
in the long run Adverb
uzun vadede
in the long term Adverb
uzun vadeli
long range
uzun vadeli
long dated
uzun vadeli
at long date
uzun vadeli
long-run Adjective
uzun vadeli
long-term Adjective
uzun vadeli borç
capital liability
uzun vadeli borç
long-term debt
uzun vadeli borsa parası
time money
uzun vadeli denge
long-run equilibrium
uzun vadeli döviz muamelesi
(Br) long exchange
uzun vadeli finansman
long-term financing
uzun vadeli finansman fonu
long-term financing funds
uzun vadeli hazine bonoları
exchequer bonds Noun
uzun vadeli işlemler
long-term transactions Noun
uzun vadeli kâr planlaması
long-range pims planning
uzun vadeli karşılıklar
long-term provisions Noun
uzun vadeli kiralama
long- term lease
uzun vadeli kredi
long-sighted loan
uzun vadeli kredi
long-term (time) loan
uzun vadeli kredi
long-term borrowing
uzun vadeli senet
long (dated) bill
uzun vadeli senet
long-dated paper
uzun vadeli tahmin
long-range forecasting
uzun vadeli tahvilat
long term debentures
uzun vadeli yatırım programı
long- term investment programme
uzun ve ayrıntılı muameleler
lengthy yen
uzun ve ayrıntılı muameleler
lengthy proceedings Noun
uzun yapılı
slim
uzun yar
escarpment
uzun yaşamış
macrobian
uzun yıllar boyunca
over many years Adverb
uzun yıllar süren hizmet
long service
uzun yıllardır çalışan memur
long- service employee
uzun yol yük kamyonu
industrial truck
uzun yolculuk
tour
uzun yolculuk
long journey
uzun yürüyüş
tramp
uzun zaman
week of sundays
uzun zaman
blue moon
uzun zamandır
way back
(bilanço) uzun vadeli borçlar
fixed liabilities Noun
(radyo) uzun dalga istasyonu
long wave station
... çok uzun sürmeyecekti.
... was not to last.
... üzerinde uzun uzun düşünmek
to pore over ... Verb
... uzun ömürlü olmadı.
... was not to last.
... uzun sürmedi.
It didn't take long before ....
almadan önce uzun uzun hesap yapan müşteri
economic buyer
almadan uzun uzun hesap yapan müşteri
economic buyer
aptal aptal ya da uzun uzun konuşmak
to blaber Verb
ayrıntılar üzerinde uzun uzun durmak
to dwell at too great length on details Verb
bir konu üzerinde uzun uzun düşünmek
to dwell at greater length on a subject Verb
bir şey üzerinde uzun uzun konuşmak
to amplify upon sth Verb
bir şey üzerinde uzun uzun konuşmak
to amplify on sth Verb
bir şeyi uzun uzun müzakere etmek
to deal at length about Verb
bir şeyin üzerinde uzun uzun düşünmek
to kick around Verb
bir sorun üzerinde uzun uzun düşünmek
to deliberate upon a question Verb
daha uzun vadeli
longer-term Adjective
epey uzun süre
at some length
ince uzun bayrak
streamer
ince ve uzun çeneli
lantern jawed
ince ve uzun yarmak
to slit Verb
karar alması uzun sürmek
to be long in the scales Verb
limanda uzun süre beklemek
to be detained in port Verb
Turkish-English phrases from Zargan's own database

Turkish Dictionary (Kubbealti Turkish Dictionary)

  1. İki ucu ... mesâfe olan
Summary published in cooperation with Kubbealti Foundation. Please visit www.kubbealtilugati.com for the full entry, including etymologies, detailed senses, usage examples and much more.