view

  1. Noun bakış, bakma, nazar.
    bird's eye view: kuşbakışı.
    It was our first view of the ocean.
  2. Noun görüş, görüş alanı.
    The ship came into view : Vapur göründü.
    within view : görünürde, görüş
    mesafesinde.
    in full view: tam göz önünde.
    There was no shelter within view .
    out of view: görünmeyen
  3. Noun görünüm, görünüş, manzara.
    back/front view: arkadan/önden görünüş.
    end view = side view:
    uçtan/yandan görünüş.
    plan view: tepeden görünüş.
    The view from our house is beautiful.
  4. Noun manzara resmi.
    Various views of the mountains hung on the walls.
  5. Noun fikir, kanaat. This book will give you a general view of the war. The lawyer hasn't yet formed a clear
    view of the case.
    hold extreme view: fikirleri aşırı olmak.
  6. Noun mütalâa, oy, düşünce.
    What are your views on the subject?
    In my view : bence, benim düşünceme/kanaatime
    göre.
    In my view he's a fool. 7. emel, maksat, meram, niyet.
    It is my view to leave tomorrow.
  7. Noun ümit, beklenti, beklenen/umulan şey.
    With no view of success.
  8. Transitive Verb bakmak, görmek.
    They viewed the scene with pleasure.
  9. Transitive Verb incelemek, mütalâa/mülâhaza/ teemmül etmek, düşünmek.
  10. Transitive Verb addetmek, telâkki etmek, kanaatinde olmak, karşılamak.
görüş açısını genişletmek Verb
görüşünü belirtmek Verb
görüşünü belirtmemek Verb
bakış açısı Noun
birine fikrini kabul ettirmek Verb
dünya görüşü Noun
bir fikre katılmak Verb
bir kanıya katılmak Verb
bir görüş benimsemek Verb
havadan çekilmiş fotoğraf
havadan görünüş
birinin görüş üyle uyuşmak Verb
birinin görüşüyle uyuşmak Verb
görüş açısı.
görüş açısı Noun, Cinema
arkadan görünüş
panoramik görünüm
kuş bakışı
kuş bakışı görünüş
yukarıdan
ayrıntılara dikkat etmeden genel bakış
kuşbakışı
görüş alanına girmek Verb
görünmek Verb
güzel bir manzaraya hâkim olmak Verb
bir şeyi her açıdan ele almak Verb
bu görüşe göre
tali şirket kendi sektöründeki bağımsızlarla rekabet edebilmek için ana şirketten daha fazla kaynak çekebilir
bazı tali şirketlerin aynı büyüklükteki bağımsız bir şirketten daha çok fon harcadığı kuramı
gözden kaybolmak Verb
birinin görüş açısını açıklamak Verb
Uzaktan bütün tarlalar yeşil görünür/Uzaktan davulun sesi hoş gelir.
uzaktan bakış
birinin görüşlerini onaylamak Verb
meydana çıkarmak Verb
açığa çıkarmak Verb
dış görünüş
görünüş
biriyle görüş birliğine varmış olmak Verb
birisiyle görüş birliğine varmış olmak Verb
görüş alanı. Noun
görüş alanı Noun, Cinema
güzel manzara
cepheden görünüş
önden görünüş
genel görüş
niyetinde olmak Verb
aklında bir şey olmak Verb
çıkagelmek, zuhur etmek.
We were just about to leave when my old friend Ali hove into view.
fikir sahibi olmak Verb
bir görüş sahibi olmak Verb
bir fikir sahibi olmak Verb
gözönünde, alenen, açıkça, alenî olarak.
tam göz önünde.
bence Adverb
kendi görüşüme göre
kendi görüş üme göre
bizce Adverb
onlarca Adverb
(a) görünürde, görüş mesafesinde, (b) gözönünde, gözönüne/nazarı dikkate alınan, mütalâa edilen, plânlanmış.

have something in view: bir şey hakkında bir plânı/niyeti olmak.
He wants to find work, but he has nothing particular in view.
keep something in view: bir şeyi gözönüne almak/gözönünde tutmak. (c) maksadıyla, niyetiyle. (d) umulan, beklenen.
sence Adverb
sizce Adverb
görüşe engel olmak Verb
iç görünüm
manzaraya engel olmak Verb
yandan görünüm
hukuki görüş
uzağı/ilerisini görüş, dûrendişlik, plânlamada ilerideki sonucu düşünebilme.
çoğunluğun görüşü
kötü görünüm
görüşü kapamak Verb
görüşünü kapatmak Verb
kısa görüşlü
gözönünde, açıkta, meydanda.
keşif ve muayene etme emri
sayfa gösterimi Noun, Advertising
panoramik görünüm
ayan beyan
görülebilir
görüş, noktai nazar. Noun
fikir, mütalâa, tutum, davranış. Noun
noktai nazar, görüş noktası, bakım.
From the point of view: … bakımından/açısından.
bakış açısı Noun
siyasal görüş
siyasi düşünce Noun, Politics-Intl. Relations
özel görüş
bir serginin halka açılmadan önce özel olarak gösterilmesi
arka görüş Noun, Transport
genel görüş
iki görüş açısını bağdaştırmak Verb
geriye bakış
geriye doğru bakış
bir görüşe katılmak Verb
birinin görüşünü paylaşmak Verb
görüşü kapamak Verb
yandan görünüş
profil
görünümünü bozmak Verb
ayrı fikirde olmamak Verb
düşmanca/kinli/kıskanç gözlerle bakmak.
take a jaundiced view of the world: herkese kin/garez
beslemek, herkesi düşman gözü ile görmek.
sadece şimdiyi düşünmek Verb
fikir edinmek Verb
aleni
açık
(bilanço , Br) gerçek ve doğru görünüm
engelsiz görünüm
hailsiz manzara
değerlendirme görüş açısı
değerlendirme görüş açışı
dünya görüşü Noun, Anthropology
alttan bakış, aşağılık bir mevkiden yukarıya bakış. bird's-eye view
bir soruyu her bakımdan ele almak Verb
soru yu her bakımdan ele almak Verb
bir sorunun her cephesini göz önüne getirmek Verb
bir stüdyodaki fotoğraf çekmeye yarayan profesyonel kamera
(fotoğrafçılık) vizör
kuşbakışı
tilki gören avcının bağırışı. Noun
cinayet sahnesinin manzarası
jüri üyelerinin olay yerini ziyareti Noun
hayat görüşü
bakış açısı
mütalaa
birşeyin birşey olduğunu düşünmek Verb
birşeyi birşey olarak kabul etmek Verb
birşeyi birşey olarak görmek Verb
birşeyi … açısından görmek Verb
birşeye … perspektifinden bakmak Verb
birşeye … penceresinden bakmak Verb
birşeye … açısından bakmak Verb
birşeyi … açısından değerlendirmek Verb
nefes kesici manzara Noun
kalabalığın bakışına açık olmak Verb
büyük mağazalarda teşhir edilmekte olmak Verb
ayrışık resim: bir makinenin/cihazın parçalarını (asıl yerlerini de göstererek) ayrı ayrı gösteren resim. Noun
birinin görüşüne hemencecik katılmak Verb
biri hakkında bir görüşe varmak Verb
bir tesisin genel görünümü
birinin eserleri konusunda genel görüşünü bildirmek Verb
...'in gözü önünde Adverb
sebebiyle, …'den dolayı, …'e binaen, … yüzünden.
dikkate alarak, dikkate alınarak Adverb
... karşısında Adverb
bu şartlar tahtında
… dikkate alındığında Adverb
bu olaylar karşısında
gözden kaybetmek Verb
sürücünün görüş alanını engellemek Verb
herkes tarafından görülmek Verb
olaylara tarafsız gözle bakmak Verb
aleyhinde olmak Verb
onaylamamak Verb
(a) karamsar gözle/şüphe ile bakmak, olacağına inanmamak.
He takes a dim view of his chances of winning
the race. (b) uygun bulmamak, onaylamamak, hoşlanmamak, hoş karşılamamak, ayıplamak, fena gözle bakmak.
He takes a dim view of practical jokes.
hakkında fena düşünmek, aleyhinde olmak.
birisini hor/hakir görmek.
çok ilerisini düşünmek.
(a) maksadıyla, amaciyle, (b) ümidiyle, niyetiyle, umarak.
araştırmayı kolaylaştırmak için
kâr maksadıyla
beladan kaçınmak için
Savaş Malullerinin Tıbbi Tedavileri Maksadıyla Avrupa Konseyine Üye Ülkeler Arasında Değişimine Dair Anlaşma Noun, International Law