wag

  1. Verb salla(n)mak, sola-sağa/yukarı-aşağı hızla ve tekrar tekrar hareket et(tir)mek.
    The dog wags its tail.
  2. Verb çenesi açılmak, gevezelik etmek, çan çan ötmek.
    set tongues wagging: dile düşürmek.
    set people's
    tongues wagging: dillere destan olmak, dile düşmek.
    Tongues began to wag immediately after the police left.
  3. Verb (azarlama/tehdit vb. maksadıyla) parmağını sallamak.
    wag one's finger at someone: parmağını sallayarak
    tehdit etmek.
    He wagged his finger at me in disapproval.
  4. Verb baş sallamak.
  5. Verb dedikodu yapmak, bilir bilmez konuşmak.
    They don't really know anything about it, they're just wagging their tongues.
  6. Verb okuldan kaçmak.
  7. Noun salla(n)ma.
  8. Noun şakacı/lâtifeci kimse.
çok yüksek şeyleri hedeflemek Verb
gevezelik/zevzeklik/boşboğazlık etmek.
(argo) gevezelik
senli benli konuşma
(sporcuların) eşleri ve sevgilileri Noun, Sports
tekerlekli servis masası
(Br) yük vagonu
vagon
dört tekerlekli yük arabası Noun
zırhlı savaş gemisi
tutukluları taşıyan polis arabası Noun
katar
(US) kendi deposu olmayan toptancı
(Br) yataklı vagon
(US) vagon yükü
yük manifestosu Noun
arabalı nakliye işleri Noun
(US) yük vagonu
vagon tekerleği
kendi kamyonuyla teslimat ya da satış yapan aracı ya da toptancı
vagonda taşınabilir
(US) navlun ücreti
arabacı
vagon yükü
araba yolu
şose
kuyruk sallamak Verb
ambülans
içkiyi bırakmış olmak Verb
tren ile
tekerlekli araç ile
üstü kapalı yük taşıt aracı
boş vagon
ekspres vagonu
çiftlik arabası Noun
(US) birinin hakkından gelmek Verb
vagonda teslim
trende teslim
(Br) yük vagonu
kamping karoserisi
içkiyi bırakmış durumda
üstü açık yük arabası Noun
tutukluyu hapishaneye götüren polis otosu Noun
(US) steyşınvagon
bir vagona yüklemek Verb
vagona yükleme yapmak Verb
su vagonu
bir baş sallamasıyla