wake

  1. Verb
    wake up: uyan(dır)mak.
    wake up early in the morning. wake at seven every morning. The noise
    of the traffic woke me up. The lonely child woke our pity.
  2. Verb uyanık kalmak, uyanık durmak.
    Waking or sleeping, I think of you. All his waking hours.
  3. Verb canlan(dır)mak, hayata kavuş(tur)mak, ihya etmek.
    The flowers wake in the spring.
  4. Verb canlan(dır)mak, harekete geçirmek, tahrik/ikaz etmek.
    He needs some interest to wake him up. The bad
    news woke the country to the danger of war.
  5. Verb kavramak, farkına varmak, haberdar olmak.
    to wake to the true situation.
    wake up to what is
    happening/the truth: kafasına dank etmek, gözünü açıp gerçeği görmek, ayağı suya ermek.
  6. Verb ölünün başında beklemek, sabahlamak.
  7. Noun nöbet (bekleme/tutma).
  8. Noun gece ölüyü bekleme, ölü başında tutulan nöbet.
  9. Noun dinî tören için sabahlama.
  10. Noun ölüyü beklerken verilen ziyafet.
  11. Noun (gemi vb.'nin suda bıraktığı) iz.
    The broad white wake of the great ship.
  12. Noun (geçmiş bir şeyden kalan) iz, eser.
    The wake of a storm.
arkasından bela getirmek Verb
tutku uyandırmak Verb
fikir ayrılığı yaratmak Verb
uyuşmazlık yaratmak Verb
uyuyan yılanı uyandırmak Verb
kuyruk türbülansı Noun, Transport
uyanmak Verb
dikkat et! gözünü aç! uyuma!
birinin peşinden gitmek Verb
(a) (bir şeyin) sonucu olarak, dolayısile.
An investigation in the wake of a scandal. Hunger and disease
in the wake of the war. (b) arkasından, peşinden, -i takiben/izleyerek.
bir geminin dümen suyunda
birinin peşinden
dümen suyu