word

  1. Noun sözcük, kelime, lâfız.
    a household word: günlük/harcıâlem kelime.
    A word to the wise (is sufficient):
    Arif olan anlar/ârife tarif gerekmez/ anlayana sivrisinek saz.
    My word! Maşallah! Aman yarabbi!
    upon my word! vallahi!
    bad is not word for it: ona fena demek azdır.
    Don't say a word to anybody: Kimseye bir şey söyleme.
    May I put a word in? Ben de bir şey söyleyebilir miyim?
  2. Noun kısa konuşma, (bir çift) söz, diyecek.
    I'd like a word with you: Sana bir çift sözüm var.
  3. Noun deyim, ifade.
    a word of praise: övgü, methiye.
  4. Noun söz, vaat.
    I give you my word for it: Sana va'dediyorum/söz veriyorum.
    word of honor: namus
    sözü.
    break one's word: sözünü tutmamak, sözünden dönmek/caymak.
    Upon my word: Vallahi, billâhi, söz veriyorum ki.
    to keep one's word: sözünü tutmak.
  5. Noun haber, malûmat.
    send word: haber yollamak.
    We received word of his death.
    a good word:
    (a) iyi haber. (b) övgü, medih, tavsiye, sitayişkâr söz.
    big words: övünme, büyük söz.
    Put in a good word for someone: birini övmek.
    He never has a good word for anyone: Herkesi kötüler.
  6. Noun parola.
    He gave the word and they let him in: Parolayı söyleyince girmesine izin verdiler.
  7. Noun emir, kumanda, işaret.
    word of command: komut, kumanda.
    On his word they all moved forward:
    O komut verince yürüyüşe geçtiler.
    at a word: söylenir söylenmez.
  8. Noun
    the Word, the Word of God ile ayni anlama gelir. (a) Kutsal Kitap, Tanrı Kelâmı, (b) (bkz: logos ), (c) İncil.
  9. Noun atasözü, özdeyiş, simge söz.
  10. Verb (sözle) ifade etmek/söylemek/anlatmak.
    He worded the explanation well.
sözünün eri olmak, vaadini /sözünü tutmak.
sözünde durmamak Verb
sözünün eri olmak Verb
sözünü tutmamak Verb
sözünü tutmamak Verb
tükürdüğünü yalamak Verb
söz vermek Verb
söz vermek Verb
sözünü tutmamak Verb
sözünden dönmek Verb
sözünü tutmamak Verb
sözünden dönmek Verb
döneklik etmek Verb
kulağına fısıldamak, gizlice söylemek.
sözünü tutmak Verb
söz vermek Verb
söz vermek Verb
bir sözcüğün üzerini çizerek silmek Verb
sözünde durmak Verb
sözünü tutmak Verb
sözüne inanmak.
sözüne inanmak.
I took you at your word: sözün(üz)e inandım.
birisinin söylediklerine inanmak.
take my word for it! sözüme inan!
sözü (birisinin) ağzından kapmak, konuşmasına fırsat vermemek.
vaadettiğinden fazlasını yapmak, vaadini/sözünü fazlasıyla yerine getirmek.
laf cambazlığı Noun, Language-Literature
giriş baş sözcüğü
eksik sözcük
tavsiye
övgü
günlük kelime
abecesel sözcük
son söz olarak
hemen
bir sözcüğü parantez içine almak Verb
sözünü tutmamak Verb
sözünü yerine getirmemek Verb
vaadini yerine getirmemek Verb
vaadini tutmamak Verb
bölünmüş sözcük Information Technology
uzmanlık konusuna giren ya da teknik anlamı olan bir sözcük
şifre kelimesi
kod kelimesi
uydurulmuş söz
icat edilmiş sözcük
bileşik sözcük
çok alana çekilebilen sözcük
çok anlamlı olan sözcük
çok alana çekilebilecek sözcük
çapraz bulmaca
kısaltılmış sözcük
bir resim
metin vb'den karışıklık yaratan bölümleri çıkarmak Verb
belirten
silinmiş sözler
türetilmiş sözcük
türemiş sözcük
küfür, kötü/kaba söz, süvüp sayma. Noun
yabancı bir sözcüğü milli dile almak Verb
bir sözcük kullanmak Verb
kütüphaneye giriş parolası
yeni bir sözcüğü dile sokmak Verb
yabancı sözcük
küfür, açık saçık/ayıp söz. Noun
işlev-sözcük: iki sözcük arasındaki ilişkiyi gösteren ya da başkası yerine geçen sözcük (zamir, edat, bağlaç vb. gibi). Noun
hayal-sözcük, kullanılmayan sözcük: yanlış dizilme/yazılma/telâffuz sonucu türeyen sözcük. Noun
catchword ile ayni anlama gelir. kılavuz-söz: sözlük ve ansiklopedilerde sayfanın tepesine yazılan
ve o sayfadaki ilk ve son sözcükleri gösteren sözcük/kelime.
kılavuz sözcük: sözlük, telefon rehberi vb. gibi alfabetik kitaplarda her sayfanın baş ve sonundaki sözcükleri
gösteren ve sayfanın üstüne yazılan sözcük.
Noun
yarım kelime
zor iş
sözü geçmek, son sözü kendisi söylemek, dediğini yaptırmak.
(sözlük) giriş baş sözcüğü
her gün kullanılan sözcük
kaba söz
bilgi kelimesi
komut kelimesi
vaadini yerine getirmek Verb
sözünü tutmak Verb
ana sözcük: (a) bir harfin/simgenin anlaşılmasını sağlayan kılavuz sözcük, (b) bir belgenin/metnin içeriğini
özetleyen ve gösterge olarak kullanılan sözcük.
Noun
son söz. Noun
kesin karar/söz/tutum, kesin karar yetkisi. Noun
en yetkili ifade/beyan/çalışma vb.
His study will surely be the last word on the subject for many
years: Onun incelemeleri muhakkak ki bu konu üzerinde uzun yıllar en yetkili belge olarak kalacaktır.
Noun
son moda, en ileri/mütekâmil örnek, yetkin örnek.
The last word in sport car. Noun
haber bırakmak Verb
büyük deftere geçirme
eğreti söz(cük): başka bir dilden alınan sözcük. Örneğin İngilizceden Türkçeye alınan
sandviç,
Almancadan İngilizceye alınan
blitz gibi.
loan ile ayni anlama gelir.
Noun
sözlükten bir kelimenin anlamına bakmak Verb
bilgisayar sözcüğü: bilgisayarın standard söz birimi olarak kabul ettiği belirli sayıda ikilden (= bit) oluşan birim.
bir sözcüğün anlamı
sözcüğün anlamı
(baskı) eksik sözcük
sözcüğü yanlış kullanmak Verb
bir sözcüğü yanlış kullanmak Verb
ağızıni açma !
ya! öyle mi! bak hele! daha neler! Allah Allah! (hayret ve şaşkınlık ifade eder). Exclamation
sadece belli bir olay için uydurulmuş sözcük
ağızıni açma !
her sözcüğü yazmak Verb
yanlışlığa yol açmayan söz
kaynaşık sözcük
küfür
kelime oyunu oynamak Verb
bir fikir yürütmek Verb
haber almak Verb
özel amaçlı sözcük Information Technology
aranan sözcük Information Technology
haber yollamak.
araya bir sözcük sokmak Verb
iftira
ağzını açmamak Verb
herkese anlatmak Verb
herkesi bilgilendirmek Verb
herkesi haberdar etmek Verb
bir sözcük yerine başka bir sözcük koymak Verb
eksik bir sözcüğü yerine koymak Verb
teknik sözcük
test sözcüğü
son söz
vallahi, alimallah.
sözcüğün farklı yazılışı
moda sözcük
yaygın kullanılan söz
yaygın sözcük
bir sözün anlamını şüpheye düşüren kelime
(US) kaçamaklı söz
bir sözü geri almak Verb
sözleşmeyi kaleme almak Verb
bir sözleşmeyi kaleme almak Verb
word stress
sözcük bankası Noun
okuma yitimi. Noun
sözcük kitabı (sözlük , sözlükçe , lügat
word-for-word = word for word ile ayni anlama gelir. kelime kelime, tümcenin toptan anlamını değil
her sözcüğün anlamını söyleyerek.
sözcük seçiminde titiz davranan kişi
sözcük/ kelime sınıfı. Noun
hece ayırımı
sözlerle tarif edemem
söz akışı
kelimesi kelimesine, aynen, harfiyen.
Tell me what he said, word for word. a word-for-word translation.
word by word ile ayni anlama gelir. kelime kelime, tümcenin toptan anlamını değil her sözcüğün anlamını söyleyerek.
sözcük oluşumu
harfiyyen tercüme
kelime oyunu. Noun
parola
kısmen tamamlanmış taahhütler Noun
yarı üretilmiş ürünler Noun
kelime anlamı Noun
kelime yürütücü Noun
söz dizimi, söz düzeni. Noun
yersiz söz
saçma söz
belagatli yazar.
tasvir, belagat, sözle canlandırma, güzel anlatış.
tasvir, iyi açıklanmış tanım.
cinas
kelime oyunu
kelime hazinesi
süreçli yazım, yazı-işlem: bilgisayar aracılığı ile yazı yazma yöntemi. Noun
yazı-işlem düzeni, süreç- yazar. Noun
kelime anlamı Noun
söz-karesi: soldan sağa ve yukarıdan aşağıya aynı sözcükler okunabilen kare. Noun
kelime haznesi
kelime vurgusu.
word accent ile ayni anlama gelir. Noun
sözcük kaydırma Information Technology
bir kelimenin tersten okunuşu Noun, Language-Literature
sözle, şifahen, ağızdan (yazılı değil).
bir sözcük sokmak Verb
ağzını açıp bir söz söylemek Verb
değişmez kelime uzunluğu
ta başından beri, başlangıçtan itibaren.
haber almak Verb
uzun lafın kısası, … Noun
sözle ve hareketle
birine bir not bırakmak Verb
sakın bir şey söyleme
yeni sözcük oluşumu
vb gibi basılarak hazırlanmış her türlü reklam için medyalar
gazeteler
posterler
birine haber göndermek Verb
bir sözcüğü silmek Verb
başlama işareti
kelimesi kelimesine çevirmek Verb
Söz veriyorum.