worse

  1. (
    bad ,
    ill sıfatlarının artıklık hali) beter, daha kötü, daha fena (bir durumda).
    Things
    go from bad to worse: İşler gittikçe fenalaşıyor.
    to make matters worse =
    and what's worse: üstelik, daha da fenası, bu da yetmiyormuş gibi …
    Bill is a bad boy, but his brother is worse . It is raining worse than ever.
    He is worse off now than he was ten years ago: Maddî durumu on yıl öncesinden daha kötüdür.
    He is in a worse way than you: Sizden daha kötü durumdadır.
  2. daha uygunsuz/gayrımüsait (vaziyette), gittikçe kötüleşen/kötüleşerek.
  3. daha hasta.
    The patient is worse.
  4. daha fena şey, beteri, kötü durum.
    He thought the loss of his property bad enough, but worse followed.

    He was none the worse for his long journey: Bu uzun yolculuk onu hiç etkilemedi.
    I think none the worse of you for refusing: Bunu reddettiğiniz için gücenmedim.
    He got off with nothing worse than a wetting: Bir ıslanmakla kurtuldu.
    So much the worse for him! Yazıklar olsun ona!
    the worse for drink/
    wear: oldukça sarhoş/yorgun.
fenalaşmak Verb
büsbütün kötü, daha fena.
kendisi için kötü olmak Verb
ister iyi, ister kötü, iyi de olsa kötü de olsa.
to do sth for better and worse: sonu ne olursa
olsun (ister iyi ister kötü olsun) bir şeyi yapmak/her şeyi göze almak.
to take someone for better and worse: bir kimseyi olduğu gibi (iyi ve kötü yanlarıyla) kabul etmek.
kötüye gitme
kötü günlerde
iyi günlerde
hem mutlu, hem acı günlerde, saadette de falâkette de,
k.d. Anca beraber kanca beraber. (Hristiyan
nikâh törenlerinde söylenir).
iyi günlerde , kötü günlerde
gittikçe beterleşen
fenalaşmak Verb
gittikçe kötüye gitmek Verb
tuz biber ekmek Verb
tüy dikmek Verb
enflasyonu daha da kötüye götürmek Verb
enflasyonu daha kötüye götürmek Verb
beter etmek Verb
fenalaştırmak Verb
işleri beter etmek Verb
Kimsenin burnu kanamadı/kimseye zararı dokunmadı.
daha fena ya
işlerin kötüye gitmesi
maalesef
yazık ki
Daha da kötüsü, ...
daha da kötüsü Adverb
(a) (eski çağlarda genç kız) bekâretini kaybetmek, (b) korktuğuna uğramak, korktuğu başına gelmek, ölümden beter olmak.
(a) fena, (b) talihsiz, şanssız, …'den mahrum.
He's badly off for friends: Arkadaştan yana hiç
talihi yok.
Cf.:
well off.
hasta kötüye gitmek Verb
bir şey yüzünden daha beter durumda olmamak Verb
kendini bilir olmak Verb
kendisi için kötü olmak Verb
daha kötüye gitmek Verb
işin kötü tarafı düşünüldüğünde
işin kötü tarafı düşünüldükte
oldukça yıpranmış görünmek Verb
zilzurna sarhoş olmak.
Daha da kötüsü, ...
Daha da fenası, ...
Dahası, ... Adverb
Dahası, ... Adverb