1. eğri, eğilmiş, bükük, bükülmüş, çarpık, kavisli, yönelmiş.
    a bent stick: eğri bir değnek.
    a
    bent bow: kavisli yay.
    to be homeward bent: evin yolunu tutmak, eve doğru yönelmek.
  2. (a) sahtekâr, dolandırıcı, dalavereci, rüşvetçi, (b) acayip, garip, terelelli, kafadan çatlak.
  3. ibne, homoseksüel erkek.
  4. eğilim, meyil, temayül, yönelim, anıklık, istidat.
    to have a bent for something: birşeye istidadı
    olmak.
    He has a bent for music/art/languages.
  5. güç, takat, tahammül, kuvvet.
    to the top of one's bent: bütün gücü ile.
    I worked to the top
    of my bent: Bütün gücümle çalıştım.
  6. Mühendislik enine çerçeve: düşey ve yandan gelecek yükleri kaldıran kirişler dizisi.
  7. eğrilik, inhina.
  8. İsim
    bent grass ile ayni anlama gelir. sert çimen
    (Agrostis).
  9. İsim sert çimen demeti.
  10. İsim saz, bataklık otu.
  11. İsim bataklık, fundalık veya çorak arazi.
kadife çayırı
(Agrostis canina): K. Amerikada bahçelerde yetiştirilen kalımlı çayır.
dog bent,
velvet bent ile ayni anlama gelir.
İsim
yamrulmak Fiil
yamru yumru
eğik

bent ile ayni anlama gelir. sert çimen
(Agrostis).
dirsekli kol
kararlı, azimli, azmetmiş, aklına koymuş, kuvvetle niyet etmiş.
to be bent on doing something:
azmetmek, bir şeyi yapmayı aklına koymak.
He was bent on becoming an engineer: Mühendis olmaya azmetmişti.
to be bent on buying a new car: yeni bir araba almayı aklına koymak.
dirsekli boru anahtarı
yapmaya kararlı olmak Fiil
niyeti bozuk olmak Fiil
yamulmak Fiil
meyletmek Fiil
beni görmeyi kafa sına koymuş
istekli
azimli
kararlı
bir şeyi yapmaya ahdetmek, azmetmek.
He is bent on ruining you: Seni mahvetmeye ahdetti.
He
is bent on seeing me: Matlaka beni görmek istiyor.
He is bent on pleasure: Kendini eğlenceye (zevku safaya) verdi.
  1. İsim, Hukuk subparagraph
  2. İsim paragraph
  3. article
  4. clause
  5. dike
  6. embankments
  7. subclause
  8. dam
  9. reservoir
  10. İsim embankment
  11. item
  12. weir
  13. verse
to bind someone to oneself Fiil

Türkçe Sözlük (Kubbealti Lugati)

  1. Suyun önüne ... yapılan set
  2. Bağ