Fiil (başı) hafifçe eğmek, sallamak, aşağı yukarı hızla hareket ettirmek. to bob the head: baş sallamak.
Fiil (baş hareketiyle/baş sallayarak) belirtmek. to bob a greeting: baş sallayarak selamlamak.
Fiil (başla, vücutla) ânî bir hareket yapmak.
Fiil oynamak, kımıldamak, sarsılarak hareket etmek. to bob up and down on the water: su üstünde inip
çıkmak. Something was bobbing on the water: Su üstünde bir şeyler kımıldıyordu.
Fiil hafifçe vurmak, fiske vurmak.
Fiil (saçı) kısa kes(tir)mek. She bobbed her hair to be in style: Modaya uymak için saçını kısa kestirdi.
to bob a horse's tail: atın kuyruğunu kısa kesmek.
Fiil olta ile balık avlamak.
Fiil (sallanan veya asılmış olan bir şeyi) ısırmaya çalışmak. to bob for apples.
İsim Bob: Robert adının kısaltılmışı. Bob's your uncle Brit. “Gerisi malûm, ötesini söylemeye
hacet yok” anlamında bir tümcenin kolayca anlaşılacak kısmı yerine kullanılır. If the boss sees you come in late, Bob's your uncle: Geç geldiğini patron görürse ne olacağını bilirsin.