1. (a) (gelir, kâr, irat, kazanç vb.) sağlamak/getirmek, kazandırmak.
    Her extra job doesn't bring much
    in, but she enjoys it. (b) sunmak, takdim etmek, arzetmek, açıklamak, ilân etmek.
    The jury brought in its verdict. (c) içeri getirmek/sokmak/almak, ithal etmek.
    bring him in: Onu içeri al.
    Dinner was brought in.
haftada 100 $ kazanmak Fiil
birine karşı dava açmak Fiil
kanun tasarısı vermek Fiil
kanun tasarısı sunmak Fiil
bir cezaya hükmetmek Fiil
iyi gelir sağlamak Fiil
önerge sunmak Fiil
yeni moda yaratmak Fiil
kararı açıklamak Fiil, Hukuk
karar vermek Fiil, Hukuk
beraat kararı vermek Fiil
suçsuz kararı vermek Fiil
suçsuz kararını duruşma sonunda bildirmek Fiil
suçlu kararı vermek Fiil
sanığı beraat ettirmek Fiil
büyük para getirmek Fiil
iyi kâr getirmek Fiil
mal ithal etmek Fiil
faiz getirmek Fiil
bir konuşmada alıntılar yapmak Fiil
irat getirmek Fiil
bir sorunu ön plana çıkarmak Fiil
işleri iyi sonuçlandırmak Fiil
birinin iyi yönlerini ortaya çıkarmak Fiil
birinin kötü yönlerini ortaya çıkarmak Fiil
birinin birşey yapmasını sağlamak Fiil
birinin katılmasını sağlamak Fiil
birini bir duruma sokmak Fiil
birini dâhil etmek Fiil
birine birşey yaptırmak Fiil
birini mahkemeye vermek Fiil
birinde alerjiye neden olmak Fiil
birinin cildinin kabarmasına sebep olmak Fiil
birine alerji yapmak Fiil
birinde döküntüye sebep olmak Fiil
bir şeyin bir şeyle uyumunu sağlamak Fiil
arkasından bela getirmek Fiil
bir toplantıda takrir vermek Fiil
Protestan olarak yetiştirilmek Fiil