1. toslamak, çarpmak.
    The car bumped a truck.
    bump against/into: çarpışmak.
    She bumped into me.
  2. vurmak.
    The boy bumped the stick against every fence post.
    to bump one's head against something:
    kafasını bir yere vurmak.
  3. çarparak/vurarak sürüklemek, yerinden oynatmak, düşürmek.
    The cat bumped the vase off the shelf.
  4. (pokerde) daha yüksek pey sürmek, peyi artırmak.
  5. (daha küçük rütbeli birinin) yerini/mevkiini almak, onu açığa çıkarmak.
    When the general found there
    was no room in the plane, he bumped a major.
  6. makamından indirmek, alaşağı etmek, açıkta bırakmak.
    The voters bumped the senator and elected his rival.
  7. yükseltmek, artırmak.
    He bumped the price of corn.
  8. sarsılarak ilerlemek, hoplamak, zıplamak.
    The old car bumped down the road.
  9. göbek atma(k), göbek atarak dansetme(k). (bkz: grind ) (8).
  10. fokurdamak, fokur fokur kaynamak.
  11. çarp(ış)ma, toslama.
  12. darbe, sadme, vuruş.
  13. (darbeden ilerigelen) şiş(kinlik), bere.
  14. çıkıntı, yumru, tümsek.
    He tripped over a bump on the road.
  15. terfi veya tenzil.
    He got a bump to vice-president of the company.
  16. maaş/ücret artışı.
    He asked the boss for 100-dollar bump.
  17. Havacılık uçağı ânide yükselten hava cereyanı.
hız kesme engeli
arabaya toslamak Fiil
tesadüfen karşılaşmak, ânide karşı karşıya gelmek.
(âniden/ansızın/umulmadığı anda) karşılaşmak, raslamak.
Guess who I bumped into on the way to the
office: Daireye giderken kiminle karşılaştım, biliyor musun?
biriyle karşılaşmak Fiil
birine rastlamak Fiil
toslamak Fiil
öldürmek, katletmek, temizlemek.
They bumped him off because he knew too much about their illegal activities.
birini tahtalıköye göndermek Fiil
birini gebertmek Fiil
birini öldürmek Fiil
temizlemek Fiil
fırlamasına neden olmak Fiil
birden bire artırmak Fiil
aniden yükseltmek Fiil
artırmak, yükseltmek.
You need a good result to bump up your average.
fiyatları şişirmek Fiil
iyi yön ve mekân duygusu olmak Fiil