1. Askerlik celp
  2. Geçişli Fiil çağırmak.
    Mother is calling me. to call the congress into session.
    to call a cab: taksi
    çağırmak.
    This is Ankara calling: Burası Ankara (Radyosu).
  3. Geçişli Fiil davet etmek.
    to call someone to the dinner. The minister called the union leaders to a meeting.
  4. Geçişli Fiil (listeden) yüksek sesle okumak, yoklama yapmak.
    I'll call the numbers. Please call the names of the people who are present.
  5. Geçişli Fiil (dikkati) çekmek, celbetmek, kendine çekmek.
    She tried not to call attention to herself.
  6. Geçişli Fiil (uykudan) uyandırmak.
    Call me at 6 o'clock.
  7. Geçişli Fiil telefon etmek.
    call me as soon as you arrive.
  8. Geçişli Fiil (resmen) ilân etmek/emretmek.
    The President called an election.
    to call a halt to sth: bir şeye son vermek.
  9. Geçişli Fiil celbetmek, davet etmek, getirtmek, götürmek.
    to call someone as a witness: birini tanık olarak
    getirtmek.
    to call a case to court: bir davayı mahkemeye götürmek.
    to call to mind: hatırlatmak, aklına getirmek.
  10. Geçişli Fiil yaratmak, ibda etmek, meydana getirmek.
  11. Geçişli Fiil gündeme almak, işleme/muameleye koymak.
    The judge called the case. His case was called today.
  12. Geçişli Fiil (a) ispata davet etmek.
    They called him on his story. (b) vaadini tutmasını istemek, (c) eleştirmek,
    tenkit/muaheze etmek.
    She called him on his vulgar language.
  13. Geçişli Fiil, Spor (a) hükmü ilân etmek. (b) (oyunu) tatil etmek/iptal etmek.
    to call a game because of rain.
  14. Geçişli Fiil ödenmesini/tediyesini istemek.
    The bank called my loan: Banka borcumu ödememi istedi.
    The company
    will call its bonds May first: Şirket 1 Mayısta bonolarının ödenmesini isteyecek.
  15. Geçişli Fiil istemek, talep etmek.
    to call a truce: mütareke talep etmek.
  16. Geçişli Fiil (senet vb.) ödemek için ibrazını istemek.
  17. Geçişli Fiil adlandırmak, ad/isim vermek, ad koymak.
    We'll call the baby Leylâ.
    to be called X: adı
    X olmak.
    What are you called: Adın nedir?
    He is called after his grandfather: Ona dedesinin adını koydular.
  18. Geçişli Fiil demek, yerine koymak, farzetmek, zannetmek.
    He called me a liar: Bana yalancı dedi.
    I don't
    know how much it is, but let's call it $5: Fiyatını bilmiyorum, haydi diyelim 5 dolar.
    He calls me a fool: Beni aptal yerine koyuyor.
    He calls himself a hero: Kendini kahraman zannediyor.
  19. Geçişli Fiil saymak, addetmek, telâkki etmek.
    I don't call German a hard language.
  20. Geçişli Fiil (iskambil) (a) kart istemek, (b) (bir oyuncudan) kartlarını göstermesini istemek, (c) ortağı ile işaretleşmek,
    (d) pokerde eşit pey sürmek.
  21. Geçişli Fiil doğru/isabetli tahminde bulunmak.
  22. Geçişli Fiil bağırmak.
  23. Geçişli Fiil (hayvan/kuş) ötmek.
    The birds are calling (each other).
  24. Geçişli Fiil sövmek, kötü söz söylemek.
    She's always calling me.
    to call names: alay etmek, ad/lâkap
    takmak, küçük düşürücü sözler söylemek.
    He called me names.
  25. çağır(ıl)ma, uyandır(ıl)ma.
    call sign: çağırma işareti.
    I'd like a call at 7 a.m.: Sabah sat 7'de beni uyandırın.
  26. bağırma, feryat.
    They heard a call for help.
  27. (kuş/hayvan) sesi.
    The call of this bird is very loud.
  28. davet.
  29. (avda) boru sesi.
  30. uğrama, (kısa ziyaret).
    to make/pay a call on someone : birini ziyaret etmek.
    The princess
    makes a call on the King every morning.
    port of call: geminin uğradığı liman.
  31. çağrı, resmî davet, celp.
    In the war, many people answered the call of their country.
  32. Tiyatro çağrı, provaya davet.
  33. çekme, cazibe, çekicilik, çekici davet.
    the call of the beautiful scenery.
  34. teklif: (üniversitede) profesörlük/(kilsede) papazlık teklifi.
  35. sebep, vesile.
    He had no call to say such things: Böyle şeyler söylemesi için sebep yok.
    There
    is no call for rejoicing: Ortada sevinilecek bir şey (sebep) yok.
  36. istek, talep, rağbet.
    There's not much call for these articles.
    to make a call on a person's
    time: bir kimseyi meşgul etmek.
    He has many calls on his time: Çok meşguldür.
  37. ihtiyaç, lüzum, hacet.
    You have no call for more money.
    There is no call for you to worry:
    Endişelenme/Endişeye lüzum yok.
  38. yoklama: listeden okuyarak hazır olanları belirleme.
  39. telefon konuşması, muhavere, telefon etme, telefonla konuşma talebi.
    give a call: telefon etmek.

    put a call through: (uzak mesafeye) telefon etmek.
    local call: şehir içi (telefon) konuşması.
    long distance
    (veya Brit.:
    trunk)
    call: şehirler arası konuşması.
    person-to-person call: ihbarlı konuşma.
    I have a call for you from London: Sizi Londradan (telefonda) arıyorlar.
  40. (iskambil) kart isteme, kartlarını gösterme, (b) (poker) evvelkine eşit pey sürme, (c) (briç) pey sürme
    ve pas geçme.
    It is your call now.
  41. Spor hakem kararı.
    The players disagreed with his call.
  42. Maliye belirli bir süre içinde belirli bir fiyattan hisse senedi alma hakkı veren sözleşme. (bkz: put )2 (4).
  43. ödeme talebi.
  44. (dansta) talimat.
    Listen to the call and you won't make mistakes.
Çağrı merkezlerinin faaliyetleri (NACE kodu: 82.2) İsim, Sanayi ve Zanaatler
Çağrı merkezlerinin faaliyetleri (NACE kodu: 82.20) İsim, Sanayi ve Zanaatler
emre/emrine âmâde, her emir ve arzuyu yerine getirmeye hazır.
He has three secretaries at his beck
and call: Emrine âmâde 3 kâtibesi var.
to have somebody at one's beck and call: bir kimseyi parmağında oynatmak/her istediğini yaptırmak.
birini istifaya davet etmek Fiil
parasını talep etmek Fiil
birinin dikkatini çekmek Fiil
(bir kimsenin) yalanını/palavrasını yüzüne vurmak, palavraya aldırmamak, kuru sıkıya pabuç bırakmamak.

He always said he would quit, so we finally called his bluff: Hep ayrılacağını söyler dururdu, sonunda bunun palavra olduğunu yüzüne vurduk.
bir şeyi kendisinin addetmek Fiil
okurlarına hitap etmek Fiil
Doğru karar! Ünlem, Deyim
İyi tespit! Ünlem, Deyim
Tebrikler, doğru tahmin! Ünlem, Deyim
İyi düşündün! Ünlem, Deyim
İyi fikirdi! Ünlem, Deyim
sezgiye dayalı karar İsim
sübjektif karar İsim
öznel karar İsim
takdire bağlı karar İsim
kanaate dayanan karar İsim
Tebrikler, doğru tahmin! Ünlem, Deyim
Doğru karar! Ünlem, Deyim
İyi düşündün! Ünlem, Deyim
İyi tespit! Ünlem, Deyim
İyi fikirdi! Ünlem, Deyim
acele göreve çağrılma
sermaye hisselerini ilk ödeme
özdevimli çağırma Bilgi Teknolojileri
bankadan hükümetçe istenen bilanço
borcun şartlarını yerine getirmediğinden tekeffül edilen borcun ödenmesi için bankanın yaptığı çağrı
borç alan
iş ziyareti
mahkemede duruşma çağrısı
ödemeli telefon konuşması
ödemeli arama İsim, Telekomünikasyon
(US) ödemeli telefon görüşmesi
(telefon) ortak çağrı
(US) (telefon) milletlerarası konuşma
(Br) milletlerarası telefon konuşması
nezaket ziyareti
gündüz telefon konuşması
ara santralsiz görüşme
tehlike çağrısı
imdat çağrısı
(US) silah altına çağrı
görev başına çağrı
nezaket ziyareti
acele telefon konuşması
(telefon) acele telefon
acele telefon
dış hat arama İsim
dış arama İsim
veda ziyareti
son taksit
son çağrı
yangın alarmı
ilk apel
ilk ödemeye davet
mecburi olarak limana sığınma
(gemi) mecburi olarak limana sığınma
(US) milletlerarası telefon konuşması
(telefon) milletlerarası konuşma
resmi ziyaret
(doktor) ev vizitesi
ev vizitesi
acele telefon konuşması
dahili arama İsim, Müzik
(Br) yıldırım telefon
şehiriçi telefon
(telefon) şehir içi konuşma
marjı tamamlama talebi (menkul kıymet satın alınması için aracı kurumlar nezdinde yatırılmış olan depozito
marjının artırılması için yapılan çağrı
marj tamamlama talebi
sabah ziyareti
gece telefon konuşması
gece ziyareti
sabah ziyareti
(telefon) iş konuşması
resmi konuşma
resmi ziyaret
şehirlerarası telefon çağrısı
(Br) uluslararası konuşma
milletlerarası konuşma
(Br) uluslararası konuşma
şahsen ziyaret
(Br) ihbarlı telefon çağrısı
ihbarlı çağrı
ihbarlı konuşma
telefon konuşması İsim, Telekomünikasyon
telefon görüşmesi İsim, Telekomünikasyon
limana uğrama
(telefon) acele konuşma
genel kurulu toplantıya davet
bayi ziyareti
iş konuşması
kısa ziyaret
adi mükâleme
resmi ziyaret
normal konuşma
grev çağrısı
greve çağrı
telefon konuşması İsim, Telekomünikasyon
telefon çağrısı
telefon görüşmesi İsim, Telekomünikasyon
telefon
teleks bağlantısı
(US) şehirlerarası konuşma
(telefon , Br) acele telefon
ücretsiz konuşma
tren telefon konuşması İletişim
(telefon) trende telefon konuşması
acele konuşma İletişim
acele telefon
iş yoklaması
apel hesapları İsim
yeniden uğramak Fiil
ziyaret analizi
satış temsilcisinin müşteri ziyaret düzeninin incelenmesi
birini bir kenara çekmek Fiil
bir tarafa çağırmak Fiil
başka kuşları ötüşüyle çağırıp tuzağa düşüren kuş
vadesinde ödeme çağrısı yapmak Fiil
telefonla çağrılan taksi
çağrı merkezi İsim, İşletme
ödemeli telefon etmek Fiil
vadesiz mevduat
firmaya menkul değeri vadesi gelmeden geri satın alma olanağı sağlayan rüçhanlı senet karşılığı
hediye fişi
satış temsilcisinin müşterileri ziyaret etme sıklığı
ziyaret sıklığı
ziyaret saati
günlük para
telefon etme bürosu İsim
alım opsiyonu
alış opsiyonu
satın alma opsiyonu
(US) satın alma opsiyonu (prim karşılığında önceden saptanmış fiyatla ve belirlenmiş tarihten önce bir
menkul kıymetten 100 hisse satın alma hakkı
vadesinden önce ihbarlı bir senedin itfası halinde
senedi verince ödenecek prim
başabaş veya nominal değerinden daha yüksek bir değerde rüçhanlı hisse senedini itfa ettiği takdirde senedi verenin ödeyeceği prim
(borsa) itfa fiyatı
itfa fiyatı
bir tahvilin itfasına esas olan değer
vadesinden önce itfa edilen tahvile ödenen para
itfa süresi (bir menkul kıymetin ihraç tarihi ile itfa tarihi arasındaki süre
iş hukukunda feshi ihbar müddetleriyle işçi ve müstahdemi himaye
tahvili çıkaran tarafından gelecekte saptanacak bir malın satış sözleşmesi
sermaye payı ödeme makbuzu
aranan taraf İsim
satış temsilcisinin müşterileri ziyaret inden sonra düzenlediği rapor
satış temsilcisinin müşterileri ziyaretinden sonra düzenlediği rapor
fiyatının satın alıcı tarafından ileri bir tarihte konacağı bir metanın satışına ilişkin sözleşme
hisse senetlerinin bedelini ödeme çağrısı
çağır işareti
telefon kabini
başlangıç veya bitiş işaretini vermek Fiil
süreyi başlatmak veya bitirmek Fiil
Sen bilirsin.