consider ...

gözönünde tutmak, düşünmek, nazarı dikkate/itibara almak, ka'le almak.
The committee agreed to consider
your request for an increase in salary.
All things considered: Herşey gözönüne alınırsa, her husus düşünülürse.
not worth considering: ka'le alınmaz, lâfını etmeye/üzerinde durmaya değmez.
When one considers that … : … gözönünde tutulursa.
Geçişli Fiil
düşünüp taşınmak, üzerinde iyice düşünmek, teemmül/mütalâa etmek, tasarlamak, aklından geçirmek.
Take
time to consider the problem. I'm considering to change my job.
That is my considered opinion: Düşünüp taşındıktan sonra bu kanaate vardım.
Geçişli Fiil
saymak, telâkki etmek, addetmek, farzetmek, yerine koymak.
I consider it a great honor to be here
with you today.
to consider oneself happy: kendini mutlu saymak.
consider it as done: O işi yapılmış farzet.
consider youself dismissed: Kendini (işinden) kovulmuş bil.
He is considered rich: Zengin sayılır.
I consider him a fool: Bence o aptalın biridir.
Geçişli Fiil
(başkalarının duygu, düşünce, hak vb. ne) riayet/hürmet etmek, saygı göstermek, saymak.
to consider the feelings of others. Geçişli Fiil
(dikkatle) bakmak, iyice incelemek/tetkik etmek.
He considered the man for some time before speaking to him. Geçişli Fiil
mükâfatlandırmak. Geçişli Fiil